14 Haziran 2009 Pazar

Hıristiyan annenin Müslüman kızı

Annesi Hıristiyanlığı babası Müslümanlığı anlattı. Çocukluğu cami ve kilise arasında geçti. Ergenlik çağına geldiğinde Müslümanlığı seçen Kanadalı Sadiya Durrali, 28 yaşında ilk kez Müslüman bir ülkeye geldi ve camileri gezip ezan dinledi.
Kanada'da Müslüman bir babanın ve Hıristiyan bir annenin kızı olarak dünyaya gelen Sadiya Durrali, iki dini de öğrenerek büyüdü. Çocukluğu cami ve kilise arasında geçti. Sekiz yaşında iken ilk başörtüsünü annesi dikti. Tam bir sevgi ve hoşgörü ortamında büyüdü. Anne ve babasının din seçiminde serbest bıraktığı iki kardeşi gibi ergen olunca İslam'ı seçti. “Kafamızdaki soruların cevabını İslam'da bulduk” diyen Durrali ve kardeşlerinin tercihlerini anneleri saygıyla karşıladı. 14 yaşında iken babası vefat eden Durrali, Kanada'da annesi ve ablası ile birlikte yaşıyor. Kendisi grafiker annesi ve ablası ise öğretmenlik yapıyor. Müslümanlığı seçimleri konusunda Hıristiyan olan annelerinin gösterdiği saygıyı onlar da annelerine gösteriyor. “Annem ile babam aynı Yaratan'a inandı. Babam, annemin Müslüman olmasını çok istedi. Ama biliyordu ki kimse kalpleri değiştiremez ” diyen Sadiya Durrali sonuçta kalplerin sahibinin Allah olduğunu söylüyor. Müslümanlığı babasından öğrenen Durrali, 28 yaşında ilk kez Müslüman bir şehre, İstanbul'a geldi. Uçaktan indiği gibi önce Sultanahmet'e gitti. İlk namazını Eyüp'te kıldı. Ama onu en çok heyecanlandıran şey evde yemek yerken odaya dolan ezan sesi oldu. Yemeğini yarım bırakıp büyük bir sükünetle ezanı dinleyen Durrali için eve ezan sesinin gelmesi büyük bir nimet. Çünkü Kanada'da ezanı sadece mescide gittiklerinde duymak mümkün. Kanada'da Winnipeg'de doğan Sadiya'nın ablası ve ağabeyisi var. Annesi Kanadalı. Babası Pakistanlı bir göçmen. Annesi Pakistan'da bir süre misyonerlik yapmış. Pakisan'da aynı şehirde hatta aynı cadde üzerindeki iki ayrı okulda öğretmenlik yapan anne babasının tanışıklığı ise Kanada'da olmuş. Ortak arkadaşları vesilesiyle tanışıp evlenmişler. Sadiya Durrali, “Annemin içki içmemesi, Allah'a inanması ve erkek arkadaşlarının olmaması yüzünden babam evlenmek istemiş. Bir de tabi Pakistan kültürünü bilmesi etkili olmuş” diyor.
Annem inancımıza saygılı
Din konusunda fikirlerini açıkça birbiriyle paylaşan çift, çocukları doğduktan sonra onlara her iki dinin de gereklerini öğretmiş. Durrali, Hırıstiyanlığı ve İslamı iyi bir şekilde öğrendiklerini anlatıyor. Kanada'da Müslümanlarla yaşadıkları için kendilerini hiçbir zaman yalnız kalmadıklarını ifade eden Durrali, okul eğitiminini devlet okulunda sürdürürken aynı zamanda haftada 4 saat de Müslüman bir okula gittiklerini söylüyor. Okulda Müslüman kimliklerinden dolayı hiçbir sıkıntı yaşamayan Durrali kardeşler, 11 Eylül olaylarının ardından bazı sıkıntılarla karşılaşmışlar. Ancak bu sıkıntıların güzel kapılar açılmasına vesile olduğunu söyleyen Durrali, Müslümanlara öfke duyanlardan daha çok bu olaydan sonra İslam'ı öğrenmek ve yakından tanımak isteyenlerin sayısının arttığını dile getiriyor ve ekliyor: “Mescitlerimizi herkese açtık. Merak edenler gelip bizi yakından tanıdı. Müslümanları tanıdıktan sonra İslam'ı seçenlerin sayısında patlama yaşandı”diyor.
Türkiye karışık bir ülke Durrali, Türkiye'ye Müslüman bir ülke hakkında izlenim edinmek için geldi. İstanbul'u düşündüğünden çok daha güzel ve çekici bulan Durrali, en çok camileri sevip gezdi. Sultanahmet ve Süleymaniye Camisi'nden çok fazla etkilendi. Her fırsatta namazlarını cemaatle kılan Durrali, “Cami cemaati düşündüğümden daha kalabalık” diyor. Camiler kadar Türk halkını da sevdi. “İnsanlar hep birlikte yaşıyorlar. Şehirde bir cemaat ruhu var. Sokakta yürüyen çocuğu herkes seviyor. Herkes birbirine çok güveniyor ve sıcacık bir ilişki içindeler.” yorumunu yapıyor. Minübüslerde şöfore verilmesi için herkesin ücretini birbirine teslim etmesine çok şaşırmış. “Kanada'da o paranın şoföre kadar gitmesi mümkün değil, para arada kaybolur. Veren kişi de 'enayi' olur.” diyor. Türkiye ile ilgili başka ilginç tespitleri de var. Mesela hepimizi çıldırtan trafiğe bir olumsuz yorum da Durrali'den geliyor. Trafiğin yoğunluğundan mı bilinmez ama Türkiye'de Türkçe dışında ikinci konuşulan dilin korna sesi olduğunu söyleyen Sadiya, ilk günler korna sesinden uykusuz bile kalmış. Her fırsatta çay içen Sadiya'nın Türk çayına yorumu ise şu: “Türk çayı cennetten çıkma bir içeçek.” Ayrıca onun için Osmanlı macunu unutulmaz bir lezzet olarak hafızasında yer etti. Bir de unutulmaz bir güzellik olarak hafızada kalan kedilerimiz oldu.
yeni şafak
24.06.2007

Hiç yorum yok: