14 Mart 2009 Cumartesi

"Ula" Nasıl Müslüman Oldu?


F.Çakır: Merhaba Gülây Hanım bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

G.Öztürk: Adım Gülay Öztürk. 1947 Almanya Stuttgart doğumluyum.
16 yaşımda turist olarak geldiğim İstanbul’da İslâm dinini seçtim ve bu şehirde evlendim.Arayışlarımın bana açtığı bu ulvi kapının mutluluğun kapısı olduğunu anladığımda, daha çok okumaya ve öğrenmeye karar verdim. İslâmî bilinçle yetiştirmeye gayret ettiğim 6 evladım oldu ve okula gittiklerinde onlar ile beraber okuyup, hiç tanımadığım bu ülkenin dilini ve kültürünü öğrenmeye gayret ettim.Öğrendiklerimi aktarmaya karar vermemin akabinde, bazı özel radyolara konuk olarak katıldım ve yazılarımı paylaştım.Şu anda yaşadığım Adapazarı ilçesinde özel bir radyoda programcı olarak çalışıyorum ve oluşturduğum sitelerle, her müminin mükellef olduğu tebliğ vazifesini yerine getirmeye çalışıyorum.

F.Çakır: Doğup büyüdüğünüz ülkeden ayrılıp, tamamıyla farklı kültürü olan bir ülkede yaşamaya başladığınızda neler hissettiniz ve alışma sürecinde neler yaşadınız?



G.Öztürk: Hayat hikâyemi öğrenen insanların muhakkak sorduğu bu sorunun cevabı aslında bana, bütünüyle ilâhî yardımın bir yansımasını hissettirir. Keza sanki bu memlekette doğup büyümüş gibiyim. İnsanına ve kültürüne çok çabuk uyum sağladım ve hiç zorluk çekmedim. Severek ve isteyerek adım attığım bu yolda karşıma çıkan sıkıntıları sabırla aşarak ilerledim. Bütün bunların yanında Müslüman olup yaşadığım şehre alışmaya sürecinde beni asıl şaşırtan; hakiki mutluluğa ulaştıran dinimize yeteri kadar kıymet vermeyen ve yaşamaya gayret etmeyen insanlar olmuştur. Neticede bu durumu fark ettiğimde, insanların ellerinde bulunan değerin bilincine varamadan terk-i diyâr etmemeleri ve benim gibi önceden iman aydınlığına erişemeyen kişiler için ışık olabilmek amacıyla çıktığım bu yolda her türlü çile kutsaldır diye düşünüyorum.

F.Çakır: İslâm hakikatlerini öğrenmeye ve yaşamaya başladığınızda hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

G.Öztürk: İslâm dinini bütünüyle okuyarak ve araştırarak öğrendim. Üzülerek belirtmeliyim ki; özellikle ilk Müslüman olduğum zamanlarda kendime örnek alabileceğim insanlarla karşılaşmadım ve ancak
Kuran-ı Kerim okuyarak peygamberimizin güzel sözlerini ve İslam önderlerinin kitaplarını okuyarak öğrenmeye gayret ettim. Zamanla bende oluşturduğu en büyük değişiklik ise; bâkî olmayan dünya hayatında asıl değerin güzel ahlâk olduğu gerçeğini öğrenmem sonrasında oluşan değişikliklerdir.

F.Çakır: Müslüman olmadan önceki hayatınızda, maddi anlamda son derece rahat bir hayat yaşadığınızı belirtiyorsunuz. Bu durumun hakiki anlamda mutluluk için kâfî olduğunu düşünüyor musunuz?
Sahip oluşlarda mutluluğu arayan ve her defasında sükût-u hayâle uğrayan insanlara hakiki mutluluğun nasıl yaşanacağını ve bu merhalede tasavvufun yerini anlatabilir misiniz?

G.Öztürk: Hakikaten maddi anlamda rahat bir hayattan, görünüşte mûsibetle dolu ve sıkıntılı bir hayatı tercih ettim. Hâlbûki gerçek şudur ki; kalbiniz fedâkârlık ve sevdiğine koşulsuz itaât hissiyle dolu olduğunda
karşılaşılan zorluklar dâim değil anlık zorluklardır. Bu süreçte ise vazgeçmeyip Mevlâ’dan yardım istendiğinde kısa sürede sorunların azaldığı ve kaybolduğu müşâhede edilebilir. Aksi takdirde sahip olduğu imkânlar, kalbinde hakiki iman olmayan kişiyi kısa bir sonra mutlu etmeyecek ve karşılaştığı her zorluğun mutluluğunu engelleyen bir taş gibi yoluna serilmiş olduğunu düşünecektir. Ömrüm dâhilinde sorunu olmayan kişiyi görmediğim gerçeğini düşündüğümde idrâk ediyorum ki; mutluluğa ulaştıran yol sahip oluşlardan değil ancak mülkün ebedi sahibi olana teslim olmayla ve âhiret inancıyla oluşabilir.

F.Çakır: Radyo yayınlarınız ve kendinize âit blog siteleri oluşturmakta ki amacınız ve aldığınız tepkiler nelerdir?

G.Öztürk : İlk başlarda yazılarımı kıymet verdiğim sitelere göndererek başladığımda internetin kısa sürede çok kişiye ulaşılabilecek güzel bir vesile olduğunu idrâk ettim. Bu süreç sonrasında kendi sitelerimi kurup yazılarımı yayınlamaya başladım. Radyo yayınlarım ve kurmuş olduğum sitelerimle tebliğ görevimi icrâ ediyor ve insanların özellikle sonradan Müslüman olduğumu öğrendiklerinde, yayınlarımı daha çok dikkatle dinlediklerini müşâhede ediyorum.Niyetim hâlis olduğu sürece âkibetin hayır olacağına inanıyorum.

F.Çakır: İslâm diniyle müşerref olup yaşamaya gayret eden biri olarak sizi tebrik ediyor ve "Hazer Sofrası Sûfî Edebiyat Atölyesi" olarak bu güzel hasbihâl için teşekkür ediyoruz.

G.Öztürk: İlâhî aşka ulaştıran tasavvufî anlamları aşılamak ve edebiyat dünyasına yeni isimler kazandırmak amacıyla çıktığınız yolda muvaffak olmanızı diliyor ve tüm site yöneticilerine teşekkür ediyorum.


GÜLAY ÖZTÜRKi: 07.09.1947 doğumlu Gülây Öztürk Alman anne ve babanın 3. çocuğu.Almanya'da tanıştığı Türk eşiyle evlenerek şehr-i İstanbul’a gelmesi neticesinde, burada Müslüman olup İslâm diniyle müşerref olmuştur. Uzun yıllar âilesi ve çocuklarıyla iş ve ev hayatını sürdüren Gülây Hanım, zamanla okuyup araştırarak yazdığı yazıları özel radyolarda yayınlamaya başlamıştır.
Hayatını kaleme aldığı “Ula Nasıl Müslüman Oldu” adında bir kitabı yayınlanmıştır.
Şimdilerde oluşturduğu siteleri ve radyo programlarıyla yaşamına devam eden Gülây Hanım, evli ve 6 çocuk sâhibidir.

http://www.hazersofrasi.com


TATU müslüman oldu

Rus pop grubu Tatu'nun solistlerinden Yulya Volkova Müslüman olup imam nikâhı kıydı. Rus Jizn gazetesi, Ortodoks sanatçı Volkova'nın Müslüman bir erkeğe âşık olunca önce din değiştirerek İslam'ı kabul ettiğini yazdı. Haberde, Volkova'nın Müslüman sevgilisi Parviz ile Dubai'deki bir camide imam nikâhıyla evlendiği de belirtildi.

(Gecce.com) 11.03.2007

ALMAN ÖĞRETMEN MÜSLÜMAN OLDU


Almanya’da öğretmenlik yaparken burada eğitim gören Türk kızı Burcu Ertunç ile tanışan ve Türkiye’ye gelerek Gemlik’e yerleşen Stephen Leslie Huw Welss, kendi arzusu ile Müslüman oldu. Stephen Leslie Huw Welss (29), İslam dinini seçerek Gemlik Müftüsü Yusuf Şahin’in huzurunda Kelime-i Şehadet getirdi. Müftü Şahin tarafından Welss’e ihtida belgesi verildi. Kısa süre sonra evlenecek olan çiftin Bursa’da ikamet edecekleri öğrenildi.
www.gundem16.com
26.02.2009


Amerikalı genç Müslüman oldu

Adana'daki İncirlik Hava Üssü'nde tekniker olarak görev yapan Amerikalı bir genç, Müftülük binasında düzenlenen törenle Müslüman oldu ve ismini Ahmet olarak değiştirdi.

Adana Müftülüğü'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, bir süredir İncirlik Hava Üssü'nde elektrik teknisyeni olarak görev yapan ABD vatandaşı Hristiyan Timothy Writg (25), çevresindeki Müslümanların yaşantısından etkilenerek din değiştirmeye karar verdi.

Adana Müftülüğüne din değiştirme isteğini bildiren genç, Müftü vekili Mustafa Turan'ın katıldığı törenle Müslüman oldu. Turan, Writg'e İngilizce kitaplar hediye ederek ihtida belgesi verdi.

Din değiştiren ve Ahmet ismini seçen Writg de İslam dinini İngilizce Kur'an-ı Kerim okuyarak öğrendiğini belirterek, şunları söylediği bildirildi:

''Hasa üssünde birçok Müslüman arkadaşım var. İslam'ı okuyarak öğrendim. İslami kuralların yaşantıyla iç içe olduğunu gördüm. Kur'an-ı Kerim'i okuyan ve manasına bakan bunu görür. İncirlik'teki Müslüman arkadaşlarımın yaşantısı da çok hoşuma gitti. İslam'da aile yaşantısı çok güzel. Zorda kalanın elinden tutuyorlar, birbirleriyle irtibatlı yaşıyorlar. Müslüman olduğum için çok mutluyum.''

ABD'li gencin, bir süredir görüştüğü Türk kız arkadaşı ile evlenmeyi planladığı bildirildi.

http://www.internethaber.com
31 Aralık 2008

İslam dininin '11 Eylül zaferi'

İngiltere İçişleri Bakanı Jackoi Smith’e göre, İngiltere’de her yıl 50 bin İngiliz İslam dinine giriyor.Bakan, 11 Eylül 2001 olaylarından beri toplam 400 bin İngilizin Müslüman olduğunu söyledi. İngiltere’de iki milyondan fazla Müslüman olduğunu ve Hıristiyanlıktan sonra ikinci din haline geldiğini bildiren İngiliz bakan, aynı zamanda Müslümanların ihtiyacını karşılayacak bir İslam Üniversitesi kurulması gerektiğini söylüyor.

İslam dininin Avrupa’da yayılma hızı, Avrupalı politikacıları, dini liderleri, araştırmacıları ve basını şaşırtıyor. Avrupalıların İslam dinine girmeleri 11 Eylül olaylarından sonra akılları hayrette bırakacak şekilde bir ivme kazandı.

Araştırmacılar, bunun başlıca sebebinin Batı toplumundaki dini ve kültürel değerlerin erozyona uğraması sonucu, İslam’ın daha kapsamlı ve doyurucu olması; sağlam sosyal ve aile yapısını sunmasına bağlıyorlar.

ABD’nin saygın dergilerinden olan Time dergisi geçenlerde yayınladığı bir raporunda, Batı’da yüzlerce caminin yapıldığını ve artık Avrupa şehirlerinin çoğunda günde beş kez ‘ezan’ duyulmaya başlandığını yazdı.

Geçenlerde yayınlanan BM raporuna göre Avrupa’da 21 milyon Müslüman yaşıyor. Ancak, Avrupa Müslüman Azınlıklar Yönetim Kurulu Başkanı Dr Mahmud Sıddık Said bu sayının 50 milyon olabileceğini söylüyor.

Avrupa’da Müslüman sayısının artması ile birlikte, cami ve İslam merkezlerinin de sayısı hızla artıyor.1963’de İngiltere’de sadece 13 cami bulunuyordu. Şimdi ise 600 cami ve 1400 İslam organizasyonları var.

6 milyon Müslümanın yaşadığı Fransa’da 1300 cami ve İslam merkezi ile 600 civarında İslam organizasyonu bulunuyor.

Almanya’da 4 milyon Müslüman yaşıyor. 1400 cami ve İslam merkezi var.

İtalya’da ise 1 milyon Müslüman yaşıyor ve 450 cami ve İslam merkezi var. Roma’da 30 milyon dolara mal olacak büyük bir cami yapılıyor.

Kanada’da İslam dinine giren Kanadalı sayısı 1991 ile 2001 arasında yüzde 130 arttı.

İsviçre’de de 11 Eylül olayından sonra 6 bin Hıristiyan Müslüman oldu.

San Diego Üniversitesi’nde çalışan araştırmacı Jan Wax, 2020 yılına kadar her dört Avrupalı’dan birinin Müslüman olacağını söylüyor.

Yine araştırmalara göre, yakın bir zamanda Müslümanların Avrupa işgücünün yüzde 20’sini oluşturacağı ve Avrupa’nın siyasi geleceğini etkileyeceği belirtiliyor.

En çarpıcı haberi ise İtalyan The Journal dergisi veriyor. Önümüzdeki 200 yıl içinde bütün Avrupa’nın İslam dinine gireceğini ve İslam’ın tek din olacağını yazıyor.

haber 7
22 Temmuz 2008

İSLAMLA HAYAT BULAN JAPON KIZ


“İslam’la yeniden doğdum”

“Müslüman olduktan sonra kendimi yeniden doğmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Bu his Müslüman olduktan sonra beni hiçbir zaman terk etmedi.”

Dünyada İslam’a olan ilgi her geçen gün daha da artıyor. Bu ilginin merkezlerinden biri de Uzakdoğu dinlerinin yıllardır revaçta olduğu Japonya… Son 5 yıldır İslam’a büyük ilgi gösteren Japon Gençliği tıpkı Leyko Hanım gibi huzur ve mutluluğu İslam’da buluyor. Bir zamanlar Budizme inanan Leyko Hanım; Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye yaptığı ziyaretler sonucu Müslüman olmaya karar vererek ismini Leyla olarak değiştirmiş. “Müslüman olduktan sonra kendimi yeniden doğmuş gibi hissetmeye başladım. Bu his beni hiçbir zaman terk etmedi.” diyen Leyla Hanım’ın hem Müslüman oluş serüveni, hem de İslam ve Müslümanlarla ilgili tespitleri oldukça ilginç.

-Nasıl bir ortamda büyüdünüz? Bize ailenizden ve çevrenizden bahseder misiz?

Hiroşima’da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist’ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda’nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki Buda Heykeli için törenler düzenler, ona çeşit çeşit tatlılar, meyveler ve yemekler ikram ederdik. Buda’nın yaşayan ruhunun ikram ettiğimiz yiyecekleri yediğine inanırdık. Bir gün geçtikten sonra da annem Buda’ya ikram ettiğimiz yemekleri bu sefer bize yedirirdi. Özellikle liseye başladığım yıllar Buda için evde yapılan törenlere katılmamaya, Buda’ya ibadet etmemeye başladım.

“KALBİM BUDA’YI İSTEMİYORDU”

-Niçin? Buda’nın neyi sizi rahatsız ediyordu?
Kalbim istemiyordu. Buda’ya secde etmeye başladığım andan itibaren içimde büyük bir acı hissediyordum ve kalbim patlayacak gibi yanmaya başlıyordu. Sanırım fıtratım Buda’ya ibadet etmemi kabul etmiyordu. Hatta annem bu durumumu fark edince, benim Buda’nın ruhunun azabına uğradığımı düşünmeye başladı.
-Lise yıllarınızda İslam ve Müslümanlar hakkında ne düşünüyordunuz?
İslam hakkında çok fazla bir şey bilmiyordum. Sadece okul kitaplarında diğer dinler hakkında olduğu gibi İslam’la ilgili de kısa bilgiler vardı. Bir de televizyonda İslam Ülkeleriyle ilgili birkaç belgesel seyretmiştim. İslam hakkında zihnimde net bilgiler yoktu, fakat her Japon gibi ben de Buda’ya inanmadıkları için Müslümanların sapkın kafirler olduklarını düşünüyordum.
-Daha sonra ne oldu? Müslüman olma serüveninizi dinleyebilir miyiz?
Liseyi bitirdikten sonra Tokyo’ya gittim ve Tokyo’da bir elbise şirketinde çalışmaya başladım. Tokyo’da bulunduğum yıllar zihnim sorularla dolmaya başladı. Sabahlara kadar düşünüyordum ve kendi kendime sorularıma cevaplar arıyordum.

“JAPON TOPLUMU TIPKI BİR MAKİNA GİBİ”
-Ne tür sorular?
Ben doğmadan önce 3 kardeşim aralıklarla annemin karnında ölmüşler. Kendi kendime; “Niçin kardeşlerim dünyaya gelmeden öldüler ve ben niçin dünyaya geldim” diye soruyordum. Ayrıca bu dünyada niçin yaşadığımı, ölünce nereye gideceğimi, hayatın anlamının ve hakikatin ne olduğunu merak ediyordum. Budizimden iyice uzaklaşmıştım; çünkü Budizmin felsefesi ve Buda için yapılan ibadetler bana çok saçma geliyordu. Bu arada Japon Toplumunun yaşamını da sorgulamaya başladım. İnsanlar sürekli çalışıyorlardı ve makinelerden pek fazla farkları yoktu. Bu insanlar dünyaya sadece çalışmak için mi gelmişlerdi. Bir çok soru soruyordum; fakat bu sorulara cevap bulamıyordum. İyice bunalıma girmiştim. Bu nedenle yaz gelince iznimi kullanmak için şirketten ayrıldım. Seyahat etmenin bana iyi gelebileceğini düşündüm. Şirketteki arkadaşlarımın bir çoğu tatillerini geçirmek için Amerika veya Fransa gibi meşhur Batı ülkelerine gitme kararı almışlardı. Bu tercih bana çok cazip gelmedi. İnternette araştırma yaparken Suriye ve Ürdün dikkatimi çekti. Arap ülkeleri Japonya’da pek fazla bilinmiyordu. Benim içimde de Arap ülkelerine karşı uzun zamandır merak vardı. Bu nedenle bir tur şirketiyle Ürdün ve Suriye’yi ziyaret etme kararı aldım.

“ARAPÇA HATLAR BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
Ürdün’de 3 gün kaldıktan sonra Suriye’ye geçtik. Suriye’yi gezmeye ilk olarak Emevi Camii’nden başlayacaktık. Emevi Camii’ne girdikten birkaç dakika sonra ezan okunmaya başladı. Ezanı dinledikçe kalbime huzur dolmaya başladı. Caminin avlusunda bir köşeye oturup ezanı bitene kadar dinledim ve daha sonra da camiyi gezmeye başladım. Çocukluğumdan beri sanatla uğraşan biriydim. Hatta kendime ait bazı sanatsal çalışmalarım da vardı. Camiyi gezerken Arapça yazılmış hat yazıları dikkatimi çekti. Hayatımda bu kadar muhteşem bir sanat eseri görmemiştim. Yazıları anlamıyordum; fakat yazılardaki sanatsal yön beni aşırı derecede etkiledi. Emevi Camii’nde şimdiye kadar hiçbir mekanda hissetmediğim bir huzur vardı ve hatları incelerken ruhumdaki bu huzur daha da artıyordu. Arapça yazılara hayran kalmıştım, bu nedenle Japonya’ya döner dönmez Arapça’yı ve Arapça yazmayı öğrenmek için bir kursa başladım. Arapça İslam’la ilgili yeni bilgiler öğrenmemi de sağlıyordu ve İslam’a olan ilgim her geçen gün daha da artmaya başladı. 1 sene böyle geçti ve daha sonraki yaz tatilimde de Türkiye’ye gittim. İstanbul,Bursa, Kayseri ve Konya’yı gezdim. Bu gezim esnasında sürekli olarak camileri ziyaret etmek istiyordum. Camileri her ziyaret edişimde ruhum size anlatmakta zorlanacağım derecede huzura eriyordu. Özellikle Konya ve Kayseri’de insanlar bize çok iyi davrandılar. Türk Kadınları bizi evlerine davet edip yemek ikram ettiler. Bu durum bana çok garip geldi. Çünkü Japonya’da insanlar tanımadıkları yabancıları evlerine kesinlikle davet etmezler. Türklerin bu sıcak tavırları İslam’a olan ilgimi daha da arttırdı. Türkiye’den Japonya’ya döndükten birkaç gün sonra da Kur-an’ın tercümesini okumaya başladım. Kur’an zihnimdeki bütün sorulara cevap veriyordu. Bana hayatın manasını öğretiyor ve dünyada nasıl yaşamam gerektiğini anlatıyordu. Özellikle dünyanın yaratılması ve kainatın işleyişiyle ilgili ayetlerden çok etkilendim. Kur’an okudukça Allah’ın büyüklüğünü daha da iyi kavrıyordum ve yaratıcı karşısındaki konumumu fark ediyordum. 2 hafta içinde Kur-an’ın Japonca tercümesini baştan sona bitirdim.
-Müslüman olmaya ne zaman karar verdiniz?
İslam’ın hakikat olduğunu anlamama rağmen Müslüman olmaya hemen karar vermedim.
-Niçin?
Kendimi İslam’a girmek için hazır hissetmiyordum. Çünkü Müslüman olmaya karar verdiğimde yeni bir hayata adım atacaktım ve yıllardır sürdürdüğüm alışkanlıklarımın bir çoğunu terk etmem gerekecekti. Kur’an okuduktan sonra İslam’la ilgili araştırmalarımı daha da arttırdım. Özellikle hadis kitapları beni İslam’a hazırladılar. Hadisler sayesinde eski alışkanlıklarımın yerini alacak yeni alışkanlıklar edindim. 6 ay kadar süren bu araştırma sürecinin ardından Tokyo’daki İslam Merkezi’ne giderek Kelime-i Şehadet getirdim ve Müslüman oldum.
-Müslüman olduktan ne kadar zaman sonra örtündünüz?
Kelime-i Şehadet getirdikten hemen sonra örtündüm ve örtümü bir daha çıkarmadım. Hatta Müslüman olduktan bir gün sonra çalıştığım şirkete başım örtülü bir şekilde gittim. Şirketin müdürü başörtülü bir şekilde çalışamayacağımı söyledi, ben de hemen şirketten istifa ettim.
-İşsiz kalınca üzülmediniz mi?
Hayır. Çünkü kalbimde Allah’a karşı büyük bir iman oluşmuştu. Ona tevekkül ediyordum ve Allah’ın beni yalnız bırakmayacağını biliyordum. Allah’a iman etmiştim ve ne olursa olsun onun bana emrettiği gibi bir hayat sürmeye karar vermiştim. Daha sonra da başörtülü olarak çalışabileceğim başka bir şirkette işe başladım. Müslüman olduktan sonra kendimi yeniden doğmuş gibi hissetmeye başlamıştım. Bu his beni hiçbir zaman terk etmedi.

“BAŞÖRTÜM HERŞEYİM”
-Başörtüsü sizin için ne anlama geliyor?
Başörtüsü benim her şeyim. Örtüm başımda olduğu zaman Allah’ın bana olan şefkat ve sevgisinin daha fazla arttığını hissediyorum.
-İslam’a girdikten sonra Müslümanlarla ilgili hayal kırıklıklarınız oldu mu?
Evet, hem de çok… Bazı Müslümanların İslam’ın emirlerini yerine getirmemeleri beni çok şaşırttı, hatta bu durum nedeniyle bir çok kez ağladığımı hatırlıyorum. Müslümanlar İslam’ı çok iyi yaşamasalar da İslam’a ve Peygamber efendimize karşı içimde çok büyük bir sevgi var. Bir de Hz. Hatice’yi çok seviyorum ve elimden geldiği kadar Hz. Hatice’yi kendime örnek almaya çalışıyorum.
-Japonya’da İslam’a olan ilgi şu an ne durumda?
Allah’a şükür çok iyi. İslam Merkezi’nden aldığım bilgilere göre her gün en az 5 Japon Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oluyormuş. Önümüzdeki yıllar bu sayının daha da fazla artacağını düşünüyoruz.
-Siz, bir başkasının İslam’a girmesine vesile oldunuz mu?
Evet. İki Japon Arkadaşım benim davetimle İslam’a girdiler. Bir arkadaşım Ayet, diğer arkadaşım da Zeki ismini aldılar.
-Tekrar Japonya’ya dönmeyi düşünüyor musunuz?
2 sene daha Şam’da kalıp Arapçayı öğrendikten sonra Japonya’ya geri döneceğim. Çünkü Japonların İslam’ı iyi bilen davetçilere ihtiyacı var.

2009/02/09

www.turkishforum.com.tr

ALMAN TURİZMCİ MANAVGAT'TA MÜSLÜMAN OLDU


İslamiyeti araştıran Alman turizmci Jeannette Brussing, Türk nişanlısını görmek için geldiği Manavgat'ta Müslüman oldu.
Almanya'nın Rogen şehrinde yaşayan 30 yaşındaki turizmci Jeannette Brussing, Türk nişanlısı Barış Kuru ve 6 yaşındaki kızı Angelina ile Manavgat Müftülüğü'ne geldi.
Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olan Brussing,'e Müftü Halil Taş tarafından ihtida belgesi verildi. Daha sonra Müftü Taş, Brussing'e, Almanca Kur'an-ı Kerim ve İslam ilmihali hediye etti.
İsmini ''Aslı'' olarak değiştiren Brussing, İslamiyet'i uzun süre araştırdığını ve Müslüman olmaya karar verdiğini söyledi. Brussing, ''Nişanlımla 1,5 yıl önce Side'de tanıştık. Onunla tanıştıktan sonra İslamiyet'i araştırdım. Yeni dinimi tanımamda başta nişanlım olmak üzere anne ve babası çok yardımcı oldu. İslamiyet dünya görüşüm ve yaşam ilkelerime uygun olduğu için Müslüman oldum'' dedi.
www.antalyabugun.com
10.2.2009

Endonezya nasıl Müslüman oldu?


Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:
- Hangi kumaştan sattın?
-Şu kumaştan efendim.
-Metresini kaça verdin?
-On akçeye.
-Nasıl olur?" diye hayret etti,
-Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.
-Ne demekti hakkını helâl et?
Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:
-Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?
-Ben, dedi tüccar, bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.
Kral,
-İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.

Kaynak : Mehmet Paksu, İman Hayata Geçince

İslam'ı 4 yıl araştırdı Müslüman oldu


Alman restoran işletmecisi, Türkiye'ye 40. gelişinde Müslüman oldu. Berlin'de yaşayan Hildegard Eitschberger (63) bugün Manavgat Müftülüğü'nde yapılan ihtida töreninde Müslüman oldu. Bayan Eitschberger, yeni ismini ise Aleyna olarak belirledi.

Müftü Halil Taş'la birlikte Kelime-i Şahadet getiren İspanyol asıllı Eitschberger, "Allah'a mutlak inanmanın mutluluğunu yaşıyorum." dedi. İslam'ın kendi seçimi olduğunu ifade eden Eitschgerber, kimsenin etkisi altında kalmadığını söyledi.

İslamiyet hakkında 4 yıldır araştırma yaptığını, Almanca olarak 2 defa Kur'an-ı Kerim'in mealini okuduğunu anlatan Eitschgerber, "Sürekli içimde Müslüman olma duygusu vardı. Side'ye 40. kez tatile geldim. İki gün önce bir arkadaşımla Külliye Camii'ni gezince Müslüman olmaya karar verdim. Müslüman olmamda Türklerin aile yapısı ve büyüklerine karşı hürmet göstermeleri etkili oldu. Bu hürmet ve saygıyı da dinlerinden dolayı yaptığını öğrendim." diye konuştu.

Side Kemer Mahallesi'nden 4 yıl önce ev satın alan Eitschberger, İslam'ı seçmesinde Türk restaurant işletmecisi Adem Ekşi'nin de katkısı olduğunu dile getirdi.

Türkiye ve Türk halkını çok sevdiğini kaydeden Eitschberger, Müslüman olduktan sonra kalbinde Allah'a ve son peygamber Hz. Muhammed'e(S.A.V) inanmanın huzuruyla dolduğunu ifade etti.

Müftü Taş da Müslüman olan Eitschgerber'e (Aleyna) Almanca Kur'an-ı Kerim, İslam ilmihali ve CD hediye etti.

İslam'ı seçen Aleyna'ya ihtida belgesiyle birlikte zemzem suyu ikram eden Taş, Müslüman olan birisinin geçmiş günahları affedilerek annesinden yeni doğmuş gibi tertemiz olduğunu söyledi.

www.antalyahaberler.com
28 Ocak 2009

Nazi subayının müthiş sırrı

Yahudilere karşı cinayetler işlemesi sebebiyle elli yıldır Alman istihbaratı ve İsrail gizli servisi tarafından aranan Alman Nazi subayı doktor Aribert Ferdinand Heim, 30 sene Mısır'ın başşehri Kahire'de gizlendi.

The New York Times gazetesinin yayınladığı habere göre 1914 yılında dünyaya gelen doktor Aribert Ferdinand Heim, Hitlerin Waffen SS grubunun ileri gelenlerinden biriydi ve çalıştığı Sachsenhausen ve Mauthausen tutuklama kamplarında Yahudi tutukluları sağlıklı olmalarına rağmen, anestezi de yapmadan ameliyat ederek organlarını çıkarıp öldürmüştü.

2. Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından Almanya'dan kaçan Heim, Kahireye geldikten sonra Kasr El Medine diye küçük bir otelde kaldı. Mısır'daki Müslüman halkıyla yaklaşan Heim, 1978 yılında İslamiyet'e girerek Tarık Hüseyin Ferid ismini aldı.

Kasr El Medine otelinin eski yöneticisi Şerif Mahmud, "Babam Kasr El Medine otelini yönetiyordu ve otelin çatısında bir odası vardı. Tarık Hüseyin de otelin son katında oturuyordu. Yani babam, Tarık'ın komşusuydu. Bu komşuluk ilişkisi zamanla gelişip dostluk haline geldi. Tarık arada sırada bizm evimize gelip bizimle yemek yiyordu. Çok iyi adam olduğu için hepimiz gerçekten onu çok sevdik, hatta onu ailemizden sayıyorduk. Küçük kardeşlerime dersler okutuyordu, onları okula o götürüyordu" şeklinde konuştu.

Heim'in 1965 yılında Kahire'ye geldiğini ve omurgasındaki rahatsızlıktan dolayı doktorların ona Mısır'da kalmasını tevsiye ettiğini ifade eden Mahmud, Heim'i anlatmaya şu sözlerle devam etti:

"Bununla ilgili bazı tıbbi raporlar gördüm. Tarık, 1978 yılında İslamiyet'e girdi. Müslüman olarak da görevlerini yapıyordu. El Ezher Camii'ne gidip namaz kılıyor, oruç tutuyor, zekat veriyordu. Otelin odacılarına bol bol sadaka veriyordu.

Bu yüzden onu çok seviyorlardı. Karısı ve oğlu Roy, her 2-3 yılda bir onu ziyaret etmeye geliyorlardı. Belçika'dan ona para geliyordu. Onu bu paranın nerde geldiğini sorduğumda Belçika'da inşaat şirketlerinin olduğunu söyledi. Hiç arkadaşları yoktu.

Sadece bizimle görüşüyordu. Ancak bir avukatı da vardı. Fotoğraf çekmeyi çok seviyordu. Vefat ettiği gün oğlu Roy, Kahire'ye tesadüfen geldi. Babasının İslami geleneklere göre defnedilmesini kabul etmedi ve polisle büyükelçiliği aradı.

Polis geldi ve Tarık'ın naaşını, bir karar verinceye kadar morga yerleştirdi. Sonra da naaşın Sadaka Mezarlıkları'na gömülmesine karar verildi."

Mahmud, Heim hakkındaki suçlamalara da inanmadıklarını ifade etti ve "Tarık gerçekten çok iyi bir insandı. Ondan hiç kimseye zarar gelmez" diye konuştu.

habervakti.com'dan alınmıştır.

Kendi romanından etkilenip Müslüman oldu

http://www.timeturk.com
Cuma, 13 Mart 2009

Endülüs Medeniyeti, İspanyol romancıların ilham kaynağı olmaya devam ediyor. İspanyol yazar, yazdığı romanının kahramanından etkilenip Müslüman oldu.
Endülüs, tarihi ve kültürel kimliğiyle geçmişte İspanyol yazarlarının ilham kaynağı olduğu gibi bugünde birçok çağdaş İspanyol yazarının, romancının ilham kaynağı olmakta.

Tarihi romanlar, kendisini Endülüs’ün engin mazisiyle ilgili yaratıcı bir kurgunun içinde bulan okuyucunun beğenisini topluyor. Okuyucu Endülüs tarihinin, mevcut medeniyetinin bir bileşeni olduğu düşüncesine varıyor.

Bu trendin kurucu romanları arasında yer alan Felipe Romero tarafından yazılan ve Granata’da yayınlanan ve düzenli baskıları yapılarak kısa sürede klasikler arasına girmeyi başaran "İpek Satıcısının İkinci Oğlu" romanıdır.
Hikâye, tarihte yaşanmış olaylardan ilham alıyor. İslam’ı yücelten ve Müslümanlarla birlikte yaşama çağrısında bulunan, Endülüs Müslümanlarının kovuşturmalarından dolayı kiliseyi aşağılayan Hıristiyan bir yazarın el yazmalarını kaçıran Müslümanların öykülerini anlatıyor.

Ünlü yazar, romancı Antonio Gala, Granata’da Müslüman efsanesinin en son dönemlerini konu edinen "Mor Yazılar" kitabıyla bu trende güç kazandırdı.

Kültürel Miras

Endülüs’ten ilham alan romancılardan birisi olarak kabul edilen Emilio Ballesteros’u “Sekiz yüz yıllık Endülüs tarihini görmezden gelemem” diyor ve ilave ediyor: “Biz İspanyollar bilinçli olarak üstü örtülmüş mazimizi Endülüs tarihinden ilham alınarak yazılan romanlarla yeniden keşfediyoruz. Keşfettiğimiz en önemli gerçeklik; İspanya ve Avrupa’nın kalkınmasında İslam Medeniyetinin çok büyük rolü olduğudur.”

Emilio Ballesteros’u Endülüs’ü konu edinen iki roman yayınladı. İlki “Bereket / La Baraka” ikincisi “Gözyaşı Membaı” ismini taşıyor.

Yazar ikinci kitabı hakkında şunları söylüyor: “Romanımda bir biriyle arkadaş olan üç şair karakterini canlandırıyorum. Her biri bir başka dine mensup. Granata Müslümanların yönetiminden Hıristiyanların eline geçerken yaşanan büyük değişiklikleri, bu insanların her şeye rağmen birlikte yaşama konusunda ne kadar arzulu olduklarını anlatıyor.”

Emilio Ballesteros

Emilio Ballesteros’u “Bereket” adlı romanında ise: Granata’lı Yahya isminde bir karakterin maceralarını anlatıyor. Çocukluk hatıralarının izini süren Yahya Müslüman kimliğini korumak için Kasr el-Hamra şehrinden kuzey Afrika’ya göç ediyor.

Romanının kahramanından etkilenip Müslüman oldu

İlginç olan şu ki, Emilio Ballesteros’u yazdığı romanın kahramanlarından birisinden etkilenerek Müslüman oldu. Ve kendisi şu anda Granata’nın en büyük camisinde düzenli olarak namazlarını eda ediyor.

Emilio, “Bazıları Bereket romanımda benim İslam’ı müdafaa ettiğimi söylüyor. Bütün yaptığım; Hıristiyanların yönetimi ellerine geçirmelerinden sonra dinini yaşamak için göç eden bir kahramanın hikâyesini anlatmaktır” diyor.

Endülüs tarihi romancılığının en tanınmış simalarından birisi olarak bilinen José Manuel Marin Garcia iki roman kaleme almıştır.. Bunlardan ilki olan “Safran” adlı romanında, adı Muhtar bin Salih olan Müslüman bir profesörün hayatını anlatıyor. Prof. Muhtar 1252 senesinde Hıristiyanların egemenliğinde olan bir köyde yaşamını sürdürmektedir.

Prof. Muhtar karşılaştığı dini baskılar sonucunda o zamanlar çok parlak bir yaşamın olduğu Endülüs’te yaşadığı köyünü terk etmek zorunda kalır. Değişik zamanlarda Granata, Sevilla ve Kurtuba şehirlerinde ikamet eder ve farklı dinlere mensup bilginlerle karşılaşır. Muhtar, birbirleriyle uyum içinde yaşayan farklı kültür ve dinlerin arasında yaptığı seyahatlerinin sadece fiziki bir mekân değişikliği olmadığı manevi açıdan da seyahatlerinden çok yararlandığını itiraf ediyor.

Barış suyu ve Tarihi romanlara büyük ilgi

“Barış suyu” adlı ikinci yapıtında yazar İspanya’nın batısında Extremadura bölgesinin Hortes kentinde yaşayan ve kentin yaşlı büyüklerinden sır alan bir gencin öyküsünü anlatmaktadır. Genç, engizisyon mahkemelerinin zulmünden kaçarak İspanyollardan uzak, izole bir şekilde yaşamını dağlarda sürdüren Müslümanlarla birlikte yaşamaktadır.







Ünlü rapçi Snoop Dogg Müslüman oldu


Batı yakasının yaramaz çocuğu Snoop Dogg, yaptığı şarkılar ile müzik listelerinin zirvesinde yer alıyor... Para içinde yüzen Snoop Dogg, aykırı hayatı ile sık sık gündeme geliyor...

Rap aleminin aykırı ve yaramaz çocuğunun Müslüman olduğuna dair daha önce de iddialar ortaya atılmıştı. Şimdiye kadar bu haberler doğrulanmamıştı. Bu kez Snoop Dogg Müslüman olduğunu hayranlarına kendisi duyurdu.

KENDİSİ İLAN ETTİ

Chicago’da gerçekleşen "İslam Ulusu Topluluğu Kurtarıcılar Günü Toplantısı"na katılan Dogg hem para bağışında bulundu hem de İslam dinine geçtiğini açıkladı

ONU ETKİLEYEN İSİM...

Ünlü haber ajansı AP'nin haberine göre ABD'li siyahi Müslüman liderlerden 'Vaiz Farrakhan’ın konferanslarını dinlediğinde çok etkilendiğini söyleyen rapçi, Müslümanlığa onun etkisi ile geçtiğini söyledi.

Snoop Dogg, "Vaiz Farrakhan’ın bir konuşmasını dinlediğinizde kendinizi onun aynasında görüyorsunuz. Bir şeyleri düzeltmek için neler yapabileceğinizi görüyorsunuz” dedi.

Uyuşturucu kullanması ve hapis hayatı ile gündeme gelen ünlü rapçinin bakalım hayatında bundan sonra neler değişecek...

http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=182054

8 Mart 2009 Pazar

Kamerun'da Pigmeler Müslüman oluyor




Kamerun'daki projelerimizi takip etmek için bölgeye giden ekibimiz gıda yardımında bulundukları bir orman köyünde, Pigme'ler olarak bilinen yerli halktan 5 kişinin de müslüman oluşuna şahit oldu. Özellikle kısa boyları ile ön plana çıkan Pigmeler oluşturdukları Orman köylerinde teknolojiden uzak bir yaşam sürdürüyorlar. Kamerun'un ticari şehirlerinden bir olan Doula'ya yaklaşık 3 saatlik uzaklıkta bulunan Kribe'de ormanlık alanlarda basit ağaç dallarından ve yapraklardan yapılan küçük evlerden oluşturdukları köylerde yaşayan Pigmeler arasında İslam son dönemlerde hızla yayılıyor. İslam davetçilerinin bölgedeki etkin faaliyetleri sonucu İslamla tanışan Pigmeler bazı köylerde yine ağaç dallarıyla küçük mescitler bile oluşturmuşlar. Doğa ile iç içe bir yaşam sürdüren Pigmeler köylerinde inşaa ettikleri bu küçük mescitlerde düzenli olarak cemaatle namaz bile kılıyorlar.

IHH Bülteni 04.02.09