27 Temmuz 2009 Pazartesi

Yahudiler, müslüman oluyor




İsrail'de yayın yapan Maariv gazetesine göre onlarca İsrailli hristiyanlığı seçerken 2009 yılı içinde 100'e yakın Yahudi İslam'a geçti.Maariv dünkü haberinde, 2005-2007 yılları arası 306 kız öğrencinin dinlerini değiştirmek için İsrail Adalet Bakanlığı'na başvurduklarını,306 kız öğrenciden 249'unun İslam'a, 48'nin ise Hristiyanlığa geçmek istediklerini yazdı.
Gazete, Adalet Bakanlığından 2008 yılında dinini İslam olarak değiştirmek isteyen kız öğrenci sayısının had safhaya ulaştığı, dinini İslam olarak değiştirmek isteyen erkek öğrenci sayısının 112, Hristiyanlığa geçmek isteyen erkek öğrenci sayısının ise yaklaşık 26 olduğu açıklaması geldi. Adalet Bakanlığından yapılan açıklamanın ilk bölümüne göre dinini değiştirmek isteyen Yahudi 32 erkek öğrenciden 15'i İslam dinine 15'i ise Hristiyanlığa geçti.
YAHUDİLİĞE GEÇİŞ AZALDI İSLAM'A GEÇİŞ YÜKSELİŞTE
Maariv Gazetesinin açıklamasına göre ise son zamanlarda Yahudiliğ'e geçen kişi sayısı azaldı. 2005 yılında 820 kişi 2006'da 589 kişi,2007 'de 556 kişi geçen yıl da 767 kişi Yahudiliğ'e geçti.
İSLAM'I SEÇİŞ KATLANARAK ÇOĞALIYORYediot Ahronot gazetesi ise, İsrail nufus idaresinin açıklamış olduğu rakamlar geçmiş yıllarda Müslümanlığı tercih edenlerin sayısını ikiye katlamış olduğunu yazıyor.2003'te 40, 2004'te 27, 2008'de 33 Yahudi, Müslümalığı seçmişti.Yediot Ahronot'un haberine göre, İslam'ı seçenlerin sayısındaki dikkate değer artış İslam dini hakkındaki araştırmların sayısını da arttırıyor. İnsanların İslam dini hakkındaki meraklarını körükleyip onları araştırmaya itiyor.Bir çok Hristiyan ve Yahudi kadın Müslüman erkeklerle evlenmekte bir sakınca görmüyor.İslam'ı tercih edenlerin içinde kadınların erkeklere oranla büyük bir üstünlüğü var ama geçmiş yıllardaki Müslümanlığı tercih eden erkeklerin sayısına oranlar bir artış söz konusu.Yine aynı kurumun yaptığı diğer bir istatistikte Müslümanlık'tan yahudiliğe geçenlerin sayısının her geçen yılla beraber büyük bir düşüş yaşadığını gösteriyor. 2009 yılında Yahudiliğe geçen müslümanların sayısı 7.
YAHUDİLER'İN İSLAM'A GEÇMESİNE KARŞI İSRAİL BASKI UYGULUYOR
Yediot Ahronot'a göre, İsrail'deki Din işleri ve İç işleri Bakanlığı yetkilileri İslam'ı tercih eden Yahudiler üzerinde çok sıkı bir baskı uyguluyorlar. Örneğin İslam'ı tercih eden İsrail vatandaşına Müslüman olduktan sonra Yahudiliğe tekrar geri dönmesi için üzerimde çok sıkı bir baskı kurdu. Yeni Müslüman olan İsrailli psikiyatri kliniğe tedavi olmak için gönderildi. Din değiştirenlerin özellikle beyninin yıkanmış olduğunu aklı başında bir insanın Yahudilik'ten başka bir seçeneği olamayacağı dile getiren makamların baskısına rağmen yeni Müslüman genç yine de hiç bir şeyin kararını değiştiremeyeceğini söylüyor.
23 Temmuz 2009 Perşembe
TIMETÜRK

9 Temmuz 2009 Perşembe

MÜSLÜMAN OLAN BİZANSLI KOMUTAN

Bizans üzerine sefer
Hz.Peygamber s.a.s., Islam'm payidar olmasi ve insanligin kurtulmasi için, milâdi 7. yüzyilin iki emperyalist süper gücü olan Bizans ve Iran Imparatorluklarin çökmesi gerektigine isaret etmis ve daha hayatta iken, buralara savas açmistir. Bizans ve Iran: Bugünün Rusya ve Amerika'si, Avrupa'si ve Çin'i...
Bizans köyleri, kasabalari, sehirleri, teker teker Islâm Devleti'nin egemenligine giriyor: Halid b. Velid'in elinde teslim oluyorlardi... Resulullah s.a.s'in duasi gerçeklesmis, Halid Allah'in kilici (Seyfullah) olmustu... Koca Bizans kaleleri, âdeta onun ki liciyla yerle bir oluyordu. Bunlar hikâye de degildi... Nitekim iki süper devletten Bizans, her gün biraz daha küçülüyor, topraklarini, vatandaslarini Islam adaletine, yâni Allah'in kanunlarina terkediyordu.
Bu sekilde, tek gayeleri Allah'in kanunlarini her tarafa ha kim kilmaya matuf olan (4) Islam ordusu, bugünkü Ürdün sinirlari içerisinde bulunan ve o zamanlar Bizans'in elinde bulunan Yermuk'a varmisti.
Islam ordusunda, 100'ü Bedir savasina istirak etmis olan (Bedrî) bin kadar sahabî vardi (5).
Iki ordu karsilasiyor
Islam ordusuyla kâfir ordusu karsi karsiya gelmislerdi. Her iki tarafin ordu komutanlari, ordularinin savas düzenine sokuyor, son taktiklerini veriyorlardi.Her iki ordu bu sekilde karsi karsiya gelince, Bizans ordu komutani George ordusunun saflarindan ayrilarak, her iki ordu arasinda durdu ve Islam ordu komutani Halid'i istedi. Halid, yerine Ebû Ubeyde Ibnu'l-Cerrâh'i birakarak, atini George'ye dogru sürdü. Her iki komutan birbirlerine o kadar yaklastilar ki, atlarinin boyunlan birbirine degiyordu (6).Iki davanin, ideolojinin, dünya görüsünün temsilcileri karsi karsiya gelmislerdi: Bir yanda Islam, öbür yanda Sirk ve Küfr!..Her iki komutan birbirlerine aman verip konusmaya basladilar. George söyle dedi:
- Yâ Halid, bana dogruyu söyle ve yalan söyleme! Çünkü hür olan yalan söylemez. Bana oyun oynamaya da kalkma, çünkü asîl olanlar, Allah rizasi için konusmak isteyene oyun yapmaz-lar. Allah'in sizin Peygamber'e gökten bir kiliç indirdigi ve Peygamber'in de onu sana verdigi, ve o kilici üzerlerine çekip savastigin her kavmi maglub ettigin dogru mu? Halid:- Hayir! dedi. George tekrar sordu:- O halde, niçin Seyfullah (Allah'in kilici) diye adlandinldin? Halid su cevabi verdi:
- Allahu teala bize Peygamberini gönderdi. O bizi Islam'a davet etti. Biz ise, ondan nefret edip, ondan uzaklastik. Sonra bir kismimiz ona inanip, tabi oldu, bir kismimiz da onu yalanlayip uzaklasti. Ben, onu yalanlayip, ondan uzaklasan ve onunla savasanlar arasindaydim. Daha sonra Allah kalplerimize hidayet verdi ve ona inandik. O zaman bana, "Sen, Allah'a baska güçleri ortak kosanlar -yâni O'na inandiklarini söyledikleri halde O'nun kanunlarina degil, kendi yaptiklari kanunlara tabi olanlar- üzerine çekilmis olan Allah kiliçlarindan bir kiliçsin!" dedi ve muvaffak olmam için dua etti. Böylece bana "Seyfullah" dendi. Ve ben, Allah'in yaninda baska güçler taniyan, onlara tabi olanlara karsi en siddetli savasan Müslümanlardan biriyim. George:
- Dogru söylüyorsun, dedi ve devam etti:
- Yâ Halid, beni neye davet ediyorsun? Halid söyle dedi:
- Allah disinda, itaat edilecek hiç bir ilâh, yani güç, yâni put, yâni makam, yâni kisi tanimadigina; Muhammedin, O'nun hem kulu, hem de Peygamberi olduguna inanmak ve bunu herkese karsi açikca ilân edip sehâdet etmek; Peygamber vasitasiyla Allah'tan gelen kanunlari ikrar edip uymak! George söyle sordu:
- Peki bu dediklerini kabul etmeyenlere ne yaparsimz? Halid su cevabi verdi:
- Teslim olurlarsa, onlardan cizye alir, inançlarina karismayiz ve Islam Devletine tabi olurlar. George devam etti:
- Cizye vermezlerse? Halid söyle dedi:
- Onlara savas açacagimizi söyler ve onlarla savasiriz! George tekrar sordu:
- Bugün dininizi kabul edip size katilanlarin Allah katinda mevkisi ne olur? Halid su cevabi verdi:
- Allah'in bize farz kildigi gibi, mevkisi bizimkiyle ayri olur. Güçlü olanimiz, zayif olanimiz; önce Müslüman olanimiz; sonra Müslüman olanimiz, hepimizin mevkisi birdir. George yine sordu:
- Yâ Halid, bugün sizin dininize girenin sevabi ile sizinki aynidir, demek mi istiyorsun? Halid:
- Evet, hatta bizden de üstündür! George:
- Nasil sizinle bir olur ki, siz ondan önce Müslüman oldunuz? Halid:
-Biz bu dine girip, Peygamberimiz s.a.s.'e biat ettigimizde, o aramizda yasiyordu. Ona Allah'tan haberler geliyor, o da bize teblig ediyordu. Bize öyle deliller gösteriyordu ki, bizim gördüklerimizi görenlerin, duyduklanmizi duyanlarin Müslüman olup, biat etmeleri tabii bir seydi. Size gelince; siz bizim gördüklerimizi görmediniz, duyduklanmizi duymadimz ve onda müsahe de ettigimiz harikalara sahit olmadiniz. Onun için, aranizdan, kim samimi bir niyet ve ihlâsla dinimize girse, o bizden üstün olur! George söyle dedi:
- Billâhi bana dogru söyledin, yalan söylemedin ve beni kendi fikrine çekmek için bir sey söylemedin. Halid:
- Billâhi sana dogru söyledim. Benim, ne senden ve ne de siz-en olan hiçbir kimseden korkum yok! Sana söylediklerimin dogru olduguna da Allah kefildir.
Bizans komutani Müslüman oldu
Bunun üzerine George,, "dogru söyledin" dedikten sonra, kalkanini ters çevirdi ve Halid'e yaklasarak, "bana Islam'i ögret" dedi.
Halid, George'yi karargâhina götürerek, üzerine bir tulum su döküp guslettirdi. Daha sonra da iki rekât namaz kildi.
George'nin Müslümanlar tarafina geçmesini hücum sanan Bizans askerleri saldiriya geçti ve savas basladi.
George Müslüman olmus, Halid'in yaninda, biraz önce komutani oldugu Bizans ordusuna karsi savasiyordu. Savas aksama kadar sürdü ve Islam ordusunun zaferiyle son buldu (7).
Savas meydaninda binlerce ölü ve sehit... Müslüman sehitleri ve kâfir ölüleri... Bir degillerdi tabii. Sehitler Allah için; ölüler ise Allah düsmani, yâni Islam nizamina düsmanlar için savasmisti. Ayni kefeye konamazdi bunlar! Kâfir ölüsüne nasil sehit, Müslümanla savasan kâfire nasil gazi denir? Müslüman sehitle, kâfir ölü, Müslüman gazi ile, savastan sag kurtulan kâfir askeri ayni ise, niçin savasiyorlar bunlar?.. dertleri ne bunlarin?
Elbette ki biri Müslüman, digeri kâfir; Biri sehit, digeri ölü; biri gazi digeri kâfir firarisidir; "Müsrikler hoslanmasalar da".
Allah'in, birbirmin ziddi olarak gösterdigi sehitle kâfir ölüsünü, hangi insan hangi hakla bir tutabilir?
Farkli bir sehid
Müslüman sehitleri arasinda, bir tanesi vardi ki, farkliydi öbürlerinden. Peygamber'i görmemis, Kur'an-i duymamisti o...
Zekât nedir bilmiyor, Hac 'dan habersizdi o... Ayet okumamis, oruç tutmamisti o...
Bu farkli sehidin adi George idi. Halid'e bakarak kildigi iki rekat namazdan baska namaz kilmadi. Adini bile Müslüman adina çevirmeye firsati olmadi. Bir tek sey bildi George: Kendini Allah davasina fedâ etmek...
Buram buram sehadet kokuyordu George. Cennet görevlileri onu cennette agirlamak için yarisiyorlardi âdetâ...
Allah'in kilici Halid, Müslüman olusu henüz bir günü doldurmamis olan bu sehide gipta ile bakiyor, Allah'in hikmet ve kudreti karsisinda, sevinç ve sükür gözyaslari döküyordu.
George, "kâlü belâ"dan beri, Allah davasi için sehid olmus, en güzel insanlar arasina giriyordu... Ne mutlu ona ve onun gibi olanlara!..

Dipnotlar:
(1) Suyûti Tarihul-Hulefa, Misir, 1964, s. 74-75
(2) Ay. es. s.75.
(3) Ay. yer.
(4) Bk. Kuran-i Kerim. Bakara sûresi, 193
(5) Taberi Tarihul-Umemi ve'l-Mulûk, Beyrut, 1962, III. 397
(6) Taberi, a.g.e III. 398.
(7) Savasin ayrintilari için bk. Taberi a.g.e III. 398-401

Kaynak: Prof. Ihsan Süreyya Sirma, Tarih suuru, Seha yayinlari

Hollandalı Kadın Müslüman Oldu

12.06.2009 -
Hollanda'da işçi olarak çalışan bir Türk ile evlenen Sylvie Adrianes, tatil için geldiği Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde Müslüman oldu. Gazipaşalı Kenan Değirmenci ile Hollanda'da evlenen 25 yaşındaki Sylvie Adrianes, tatil için geldiği eşinin memleketinde Müslüman olmak için İlçe Müftülüğüne başvurdu ve Gazipaşa Müftüsü Ahmet Bayer'in katıldığı törenle Müslüman oldu. Adrianes, gazetecilere yaptığı açıklamada, bir Türk ile evlendiği için Müslüman olmadığını vurguladı. Eşi Kenan Değirmenci'ye, ''Senin için değil istediğim için İslamiyet'i seçtim'' diyen Adrianes, İslamiyete ilgisi bulunduğunu, okuduğu kitaplar sonucu Müslüman olduğunu kaydetti. Kızlarının adının da Nisa olduğunu vurgulayan Adrianes, ''Ben de İslamı seçmekle kızım Nisa gibi tertemiz oldum'' diye konuştu. Gazipaşa Müftüsü Ahmet Bayer, Sylvie Adrianes'i hiçbir zorlama olmadan Müslüman olduğu için tebrik etti. Kenan Değirmenci, Hollanda'da bir fabrikada çalıştığını, eşinin ise çalışmadığını belirterek, tatil için Gazipaşa'ya geldiklerini söyledi. Eşinin kendi isteğiyle Müslüman olduğunu belirten Değirmenci, yarın Hollanda'ya döneceklerini kaydetti.

Antalya`ya tatil için geldi Müslüman oldu Side

Manavgat'a bağlı Side beldesinde, Almanya'dan tatile gelen ve burada İslam dinini inceleyen ateist Alman kadın, Manavgat Müftülüğü'nde yapılan ihtida töreni ile Müslüman oldu.Almanya'da bir sigorta şirketinde memur olarak çalışan Gabriele Bindiren (43), ülkesinden tatil için geldiği Side'de Müslümanlığı benimseyip, Manavgat Müftülüğüne başvurdu.Gabriele Bindiren, müftülükte ihtida töreniyle Müslüman oldu ve ismini Elifnur olarak değiştirdi. Daha önce ateist olduğunu, hayatının çok mutsuz ve huzursuz geçtiğini belirten Bindiren, Müslüman olduktan sonra yaşam amacına kavuştuğunu söyledi.Mart ayında Mustafa Kemal Bindiren ile dünya evine giren Gabriele Bindiren'e ilçe müftüsü Halil Taş, törenin ardından mealli ''Kur'an-ı Kerim'' ve ''Dinimi Öğreniyorum'' kitabı hediye etti.
08.09.2008
http://www.antalyamiz.com/tr-metin_detay-50124--Antalya_ya_tatil_icin_geldi_Musluman_oldu_Side.html

Meryem ismini alan Melanie, Müslüman oldu


Ayancık Müftülüğünde düzenlenen ihtida töreni ile Alman uyruklu 30 yaşındaki Melanie Sinesi islamiyeti seçti. Almanya’da yaşayan gurbetçilerimizden Canfer Açıkgöz ile evli olan bayan Melanie Sinesi, 29.06.2006 tarihinde Ayancık müftülüğüne verdiği dilekçe ile müslüman olmak istediğini belirtti. 30 Haziran 2006 Perşembe günü saat 15.00 de Ayancık İlçe Müftülüğünde ihtida töreni yapıldı. Müftülük makam odasında yapılan törene şahit olan din görevlileri Sefer Kırbacı ve Adil Öztürk ile Meryem ismini alan Sinesi Melanie ve eşi Cafer Açıkgöz ile annesi katıldı.
Ayancık'ta ilk defa yapılmakta olan bu ihtida töreninde ilçe müftüsü Hüseyin Demirtaş sözlerine şöyle başladı:
“Öncelikle hoş geldiniz. İnşallah az sonra ihtida merasimine şahit olacağız. Allahü Teâlâ’nın en son dini olan ve en mükemmel dini olan İslam Dinine girecek olan hanımefendinin ikrarına hep birlikte şahit olacağız. Dolayısıyla gerçekten mutluluk verici bir gün. Öncelikle bu kararı veren kardeşimizi tebrik ediyorum. Allah mübarek etsin. Merasim başlamadan önce saygıdeğer hocamız bizlere Kur’anı Kerim’den bir bölüm okuyacak. Öncelikle onu dinleyelim. Buyrun hocam.”


Sefer Kırbacı hoca Bakara sûresinin son âyetlerini (Amenerresûlü) okudu ve peşinden âyetlerin türkçesini açıkladı. Açıklanan meâlin almancasını yeni Müslüman olan kadına Türk eşi almanca olarak izah etti. Sonra Müftü bey sözüne devam etti:
“Şimdi ben İslam hakkında genel bir bilgi vereceğim. Siz de benim verdiğim bilgileri kardeşimize almanca olarak anlatacaksınız inşallah.
Kâinatı yaratan Yüce Allah’tır. Allah birdir. Doğmamış ve doğurulmamıştır. Oğlu ve kızı yoktur. Her şeyi görür, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. Sonsuz güce kuvvete sahiptir. Yüce Rabbimiz insanlığa doğru yolu göstermek için Peygamberler göndermiştir. İlk Peygamber Hz.Âdem A.S.dır. Son Peygamber Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellemdir. Bu iki Peygamber arasında ne kadar Peygamber varsa hepsi haktır ve gerçektirler. Örnek İsa A.S… Hazreti İsa. Haz. Yahya gibi.
Yüce Rabbimiz kitaplar göndermiştir. Tevrat Hz. Musa AS.a, Zebur Hz. Davud AS.a, İncil Hz. İsa AS.a, Kur’anı Kerim Hz. Muhammed SAV.e gönderilmiştir. Kur’anı Kerim en güncel, en mükemmel bir kitaptır. Geçmişteki bütün kitapların içeriği Kur’anı Kerimde mevcuttur. İnsanlar Rabbimizin göndermiş olduğu kitapları tahrif etmişler, bozmuşlar ve Cenabı Allah yeni bir kitap yeni bir Peygamber gönderme ihtiyacı duymuştur. Kıyamete kadar Kur’anı Kerimin hükmü devam edecektir. Yeni bir kitap gelmeyecektir. Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed SAV.in getirdiklerine inanmaya Müslümanlık denir. Şimdi hep birlikte şahitlerin huzurunda İslâma girmenin ilk şekli olan ve İslâm prensiplerini içerisinde ihtiva eden Kelimei Şehadeti hep birlikte söyleyeceğiz. Ben söyleyeceğim kardeşimiz tekrar edecek.
Allahın huzurunda, şahitlerin yanında, isteyerek, severek, hiçbir baskı altında kalmadan İslâmiyeti seçtim. Şüphesiz inanırım ve şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve Peygamberidir.”
Bunu hem Türkçe söyledi ve almancası izah edildi ki neye inandığı ne dediği anlaşılsın. Sonra arapçası söylendi:
“EŞHEDÜ EN LÂ İLÂHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VERESÛLÜH.
Çok güzel, şimdi hep beraber tekbir getiriyoruz ki bu sevincimizi ifade eden bir kelime.
ALLAHÜ EKBER ALLAHÜ EKBER. LÂ İLÂHE İLLALLAHÜ VALLAHÜ EKBER. ALLAHÜ EKBER VELİLLÂHİL HAMD. (3 kere söylendi.)
Şimdi bunların manasını vereceğim. Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür. Ve her türlü övgü ona aittir.” Eşi bunları ona almanca olarak açıkladı. Müftü bey sözlerine şöyle devam etti:
“Öncelikle sizi tebrik ediyorum. Şu andan itibaren Müslüman oldunuz. İsminiz Meryem’dir. İmanınız mübarek olsun. Dininiz mübarek olsun. Şu andan itibaren tertemiz oldunuz. Annenizden doğduğu gibi, tertemiz. İnsanoğlu annesinden doğunca tertemiz doğar. Kirli doğmaz. Ama Hıristiyanlıkta böyle bir anlayış var değil mi? Bu gerçeklere aykırıdır. Bu zamana kadar şayet günahlarınız var ise günahlarınız tamamen affolunmuştur. Hz. Peygamber bunu müjdelemektedir. Eğer günah işlerseniz bilmeyerek, Allah’a dua edersiniz. Ey Allahım beni affet dersiniz. Başka hiç kimseye hesap vermek zorunda değilsiniz.
Bundan sonra İslâmiyeti tam manasıyla yaşamak isterseniz; Birinci olarak, Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resûlüh dediniz, iman ettiniz. İslâma bununla girilir. Sonra namaz kılınır. Günde beş defa. Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı. Rabbimiz bize çok nimetler bahşetmiştir. Ona dua etmeliyiz. Ona secde etmeliyiz. Ona teşekkür etmeliyiz. İşte namaz bunu ifade ediyor. Senede bir ay oruç tutacağız Ramazanda. Mâli durumu müsaitse fakir kardeşlerimize zekât vereceğiz. Sonra durumumuz müsaitse hacca gideceğiz. Bunun dışında her zaman dosdoğru olacağız. Yardımsever olacağız. Kimseyi küçümsemeyeceğiz. Haksızlık, zulüm yapmayacağız.
İslâm diniyle ilgili daha kapsamlı bilgileri öğrenmek için size iki tane kitap hediye edeceğim. Birincisi Kur’anı Kerim. İkincisi ibadetlerin nasılını açıklayan bir kitap. Ondan sonra da çiçek hediye edeceğim. Şimdi tekrar arkadaşımız Kur’anı Kerim okusun. Ondan sonra dua edelim ve bu tören faslımız bitmiş olsun inşallah.”
Sefer hoca Âl-i İmran sûresi 3. sayfasından ayetler okudu. Sonra ilçe müftüsünün yaptığı duaya geçildi. Eûzü Besmele, Hamd ve Salavattan sonra;
“Âlemlerin Rabbı, Hâlikı, sahibi, Rahman ve Rahîm olan, esirgeyen bağışlayan, din gününün sahibi olan Yüce Allah’ım. Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Bize dosdoğru yolu göster. Nimet verdiğin kimselerin yoluna, gazaba uğramışlar ve sapmışların yoluna değil ya Rabbi.
Ya Rabbi bizlere dünyada dirlik düzenlik, ahirette iyilik ve güzellikler nasibeyle. Cehennem azabından bizleri muhafaza eyle ya Rabbi.
Ya Rabbi bizlere dosdoğru yolu gösterdikten sonra sapanlardan, ayakları kayanlardan eyleme ya Rabbi.
Ya Rabbi bize katından çokça şefkat, merhamet, rahmet nasibeyle ya Rabbi.
Sen gerçekten kullarına karşılıksız bağışlayan ve verensin yüce Rabbımız.
Subhane rabbike rabbil ızzeti amma yasıfun. Veselâmün alel murselin. Velhamdülillahi rabbil alemin, elfatiha..”
Bundan sonra şahitler belgeyi imzaladılar. İhtida belgesi geline takdim edildi. Fotoğraf çekildi ve ikramlar verildi. Müftü Hüseyin Demirtaş, “Dinimizce hıristiyanla evlenmek olabiliyor ama Müslüman olunca daha güzel tabi” diyerek eşi Müslüman olan Cafer Açıkgöz’e yenge hanımla nasıl tanıştığını, ihtida öyküsünün nasıl geliştiğini sordu.
Cafer Açıkgöz; “Doğanlı köyündenim. Doğma büyüme, yani 26 yıldır Almanya’dayım.” dedi. “Eşim Melanie’le bir vesileyle tanıştık işte. Evangelist idi. Ama peşine gitmedi hiç. Ben zorlamadım. Annemi namaz kılarken görünce kendisi istemiş, Müslüman olmak istemiş.” diye anlattı.
Müftü Demirtaş yeni Müslüman olan ve Meryem ismini alan geline Kur’anı Kerim ve gül hediye etti, gülün Peygamberimizi temsil ettiğini belirterek.
Cafer açıkgözün annesi “Ben Adil hocanın ablasıyım. Beş sene evvel beyim vefat etti. Dört çocuğum var. İki erkek iki kız. Bu en küçükleri. Birbirimize destek olduk. Bu iş olunca onu da bağrıma bastım. Ben izine gelince bunlar da peşime geldiler. Ben de hocaya durumu anlattım. Müslüman olmak istiyor dedim. Bu kısıtlı zamanda bunu değerlendirelim dedik. Benim çocuklarımın hepsi Almanya’da doğdu. Gelinin islamla pek fazla bilgisi yok ama namaz kılmayı falan anlattık. Ben orada da yapmak istedim ama orada tam uygulamıyorlar, geçiştiriyorlar. Şikâyet değil ama biraz etraflıca olması lazım. Ben biraderle de konuştum. Burada yapmaya karar verdik. Böylesi daha güzel oldu.”
Bu arada Cafer bey, eşinin hamile olduğunu, doğacak çocuklarına Yasin Yahya ismini takacaklarını söyledi.


Rus Turist Rehberi Müslüman Oldu


Antalya’nın Manavgat ilçesi Side beldesinde yaşayan Rus turist rehberi Raisa Kopylova (20), 2 yıl araştırmaları sonucu Müslüman oldu.
Manavgat Müftülüğü’nde yapılan ihtida töreninde kelime-i şahadet getiren Rus turist rehberi, Reyhan ismini aldı.
Manavgat Müftüsü Halil Taş, Raisa’nın Kutlu Doğum Haftası’nda Müslüman olmasının kendisini duygulandırdığını söyledi.
Taş, “Yeni Müslüman olan birinin geçmiş günahları affolunur. Annesinden yeni doğmuş bir bebek gibi saf ve temiz olur. Kutlu Doğum Haftası’nın ilk cumasında ihtida sevincini yaşıyoruz.” diye konuştu.
Taş, İslam’ı seçen Raisa Kopykova’ya Rusça Kur’anı Kerim ile İslam İlmihali hediye etti.
Kopylova, daha önce Ortodoks Hıristiyan olduğunu, İslam dinini 2 yıl araştırma sonucu kendi isteğiyle seçtiğini belirtti.
Müslüman olmasında nişanlısı Zeynel Arslan’ın çok büyük yardımı olduğunu belirten Kopylova, ilk işinin namaz surelerini ezberlemek olacağını ifade etti.
Nişanlısının İslam dinini öğrenmek için Rusça kaynak bulmada sürekli yardımcı olduğunu belirten Kopylova, İslam dinini seçtikten sonra ilk tebrik edenin Moskova’da yaşayan ailesinin olduğunu söyledi.
Kopylova, “Yeni dinime araştırarak girdim. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) hayatı beni çok etkiledi. Nişanlımla birlikte Peygamberimiz için salat-ı selam getiriyoruz. Peygamberimiz’in güzel hayatı her kes için çok güzel bir örnek. Nişanlım İslam’ı seçmemde yardımcı olduğu için kendisine ve ailesine teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
Zeynel Arslan da amcasının oğlunun da 5 ay önce Hollandalı turizmci Maaike van Dam ile evlendiğini belirtti.
Arslan, Maaike van Dam’ın da Müslüman olduktan 10 gün sonra Fatma Nur ismini aldığını kaydetti.

17 Nisan 2009, Cuma


Müslümanların Temizlik Anlayışıyla Müslüman Oldu

Manavgat ilçesinde, Müslümanların günde 5 vakit abdest alarak temiz gezmesinden etkilenen Belçikalı emekli banka memuresi Kelime-i Şahadet getirerek İslamiyet'i seçti. Müslüman olan Belçikalı Moniove M. Fiermans (52), "Rabbimden en büyük isteğim, kısa sürede namaz surelerini ezberleyerek namaz kılmak. Sonra da ilk önce umreye, sonra da Hacca giderek kutsal toprakları görmek istiyorum." dedi.
Manavgat Müftülüğü'nde yapılan ihtida (din değiştirme) töreninde Belçikalı Hıristiyan Katolik Moniove M. Fiermans (52), İslam dinini seçerek Emine ismini aldı. İhtida töreninde Moniove M. Fiermans'ı ilk tebrik eden Manavgat Müftüsü Halil Taş, vaize eşi Fedan Taş ile Müftülük personeli oldu. Katolik bayan Fiermans, Güllerin Efendisi Hz. Muhammed (S.A.V) sevgili annelerini çok sevdiği için yeni isminin Emine olmasını istediğini ifade etti. Müftü Halil Taş da yeni Müslüman olan Fiermans'a Almanca Kur'an-ı Kerim ile İslam İlmihali kitabı hediye etti.
Belçika'nın Valon Brabont Eyaleti'nde bir bankadan emekli olduktan sonra tatil için geldiği Antalya'nın Manavgat ilçesine hayran kaldığını belirten Fiermans, 3 yıldır Manavgat'ta yaşadığını söyledi. İslam dinini seçmesinde en önemli etkenin Türk komşularının sevecenliği, misafirperverliği, güler yüzlülüğü, evin içine ayakkabıyı çıkararak girmeleri, günde 5 defa abdest almaları olduğunu belirten Fiermans, ömrünün sonuna kadar Türkiye'de yaşamak istediğini kaydetti.
Fiermans, "Müslüman olmayı kendi özgür irademle istedim. İslam dinini seçtiğim için çok huzurluyum. Müslüman olmamda Türk komşularımın abdest alırken vücut temizliğine gösterdiği hassasiyet beni etkiledi. En önemlisi de evlerinin içine ayakkabıyla girmemeleri. Müslüman komşularımın temizlik konusundaki hassasiyeti beni mest etti. Komşumun bunu dininin gereği yaptığını söylemesi beni İslam dinini araştırmaya sevk etti. Rabbimden en büyük isteğim, kısa sürede namaz surelerini ezberleyerek namaz kılmak. Sonra da ilk önce umreye, sonra da Hacca giderek kutsal toprakları görmek istiyorum." diye konuştu.
Üç ayların ilk gününde Belçikalı bayan Fiermans'ın İslam dinini seçmesinden onur ve mutluluk duyduğunu belirten Müftü Taş, yeni Müslüman olan birinin Cenab-ı Allah tarafından geçmiş günahları bağışlanarak anasından doğduğu gibi tertemiz olacağını ifade etti.
Fiermans, 2009 yılından bu yana Manavgat Müftülüğü'nde yapılan ihtida töreniyle 7'nci Müslüman olan yabancı uyruklu vatandaş oldu.

Bir ney aldı hayatı değişti


Tibet, Çin, Yunan ve Türk müziği ile ilgili çalışmalar yapan ve ve antropoji eğitimi alan Kolombiyalı Juan Carlos Castrillian Vallejo'nun hayatı, Türkiye'de yaşayan Uruguaylı ebru sanatçısı ve ressam Meryem Kiola ile tanışmasıyla değişti. Daha önce arkadaşları vasıtasıyla Paris'ten bir ney getirten ve kendi kendine ney üflemeyi öğrenen Vallejo, Meryem Kiola ile birlikte Türkiye'yi gezmeye geldi. Türkiye ziyareti sırasında Konya'daki Şemsi Tebrizi Hazretleri ve Mevlana Türbeleri gibi Anadolu'daki kültür ve maneviyat merkezlerini ziyaret eden ve çok etkilenen Vallejeo İslamiyeti seçerek Ali ismini aldı.
'MEVLANA ZİYARETİNDE MÜSLÜMAN OLDUM'
Kolombiyalı Ali, yaşadığı bu süreci şu sözlerle dile getirdi: “Türk İslam tasavuffu ve kültürü üzerine araştırmalar yapıyordum. Kur'an-ı Kerim ve Mesnevi'yi anlamaya çalışıyordum. İç dünyamda bir takım değişimler oldu. Bu sırada karşıma Meryem Kiola çıktı ve birlikte Türkiye'ye geldik. Birçok yer gezdim. Mevlana ziyaretimden sonra da Müslüman olmaya karar verdim.” Geçtiğimiz yıllarda geldiği Türkiye'de, Türk müziği, kültürü ve sanatı üzerine araştırmalar yapan Vallejo'nun en büyük isteği Türkiye'de bir ney konseri vermek ve hat sergisi açmak.
15.08.2007

Ulyana, Yasemin oldu

Rus asıllı Kazakistan vatandaşı Ulyana Chervenchuk, gönlünü Diyarbakırlı Cihat Güvenç'e kaptırdı. Aşkı uğruna ailesini, ülkesini ve dinini bırakan Ulyana, hem müslüman oldu hem de Türk vatandaşlığına geçti. Diyarbakır'dan 3 yıl önce Kazakistan'a bir Türk firmasının pazarlama müdürü olarak çalışmaya giden 32 yaşındaki Cihat Güvenç, özel bir şirkette çalışan 28 yaşındaki Rus asıllı Ulyana Chervenchuk'a âşık oldu. Evlenme kararı alan gençler Diyarbakır'a gelerek dünya evine girdi. Müslüman olan Ulyana, Yasemin ismini aldı. Ulyana Chervenchuk yeni ismi Yasemin'i çok sevdiğini belirterek “Müslüman olduğum için pişman değilim, Yeni dinimi çok sevdim. Türkçe bilmediğim için Rusçaya çevrilen Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorum. Eşimin ailesi çok iyi ve beni seviyor” dedi.
08.10.2007

İtalyan asıllı Spano İslam dinini seçti


39 yaşındaki İtalyan asıllı Giovanni Spano yakınlarıyla birlikte Gebze Müftülüğü'ne gelerek İslam Dini hakkında bilgi almak istediğini bildirdi. İlçe Müftüsü Muhammet Gevher'le görüşen Spano uzun zamandır İslam Dinine ilgi duyarak bu dini araştırdığını ve Müslüman olmak istediğini söyledi.
Bunun için ne yapması gerektiğini öğrenmek üzere müftülüğe geldiğini söyleyen İtalyan asıllı Spano'ya Müftü Gevher İslam Dini hakkında özet bilgi verdi.
Konuşmanın ardından Müslüman olmaya kesin karar veren Spano için ihtida merasimine geçildi. Spano'ya İslam'ın temel esasları anlatılırken yüzü gülüyor, neredeyse bu sevinci gözyaşlarına dönüyordu. Bu durum merasime katılanları da çok etkiledi. Giovanni Spano müslüman olduktan sonra Can adını aldı. Merasimin ardından İslam Dinini seçen Can'a müftülük tarafından İhtida Belgesiyle birlikte Kur'an-ı Kerim Meali ve İslam dini hakkında çeşitli kitaplar hediye edildi.
16.10.2008

http://yenisafak.com.tr/yurthaberler/?t=17.10.2008&i=145116

Hayat değiştiren hediye


İslam'la tanışıp Müslüman olarak Ayşe adını alan Ukraynalı 23 yaşındaki Christina Marfina, Türk nişanlısıyla birlikte ilk olarak Kanuni'nin eşi olan Ukraynalı Hürrem Sultan'ın türbesini ziyaret etti. Ukrayna'nın Odesa kentinde doğan Christina Marfina, ekonomi bölümünden mezun olduktan sonra bankada çalışmaya başladı. Ortodoks olan Marfina, ablasının bir arkadaşının kendisine hediye ettiği Kur'an sayesinde, 17 yaşında ilk kez İslam'la tanıştı. Görevli olarak Odesa'ya giden İbrahim Topaloğlu'yla yaşamını birleştirme kararı alan Marfina, 15 gün önce Türkiye'ye gelerek Müslüman oldu ve Ayşe adını aldı. Bugünlerde evlilik hazırlıkları yapan Ayşe, Türkçe öğrenmek için de büyük bir çaba harcıyor.
TESETTÜR NORMAL
Müslüman olduktan sonra çok büyük huzur bulduğunu anlatan Ayşe, tesettürü de hemen benimsemiş. Yeni giyim tarzının kendisine garip gelmediğini belirten Ayşe, "Ukrayna'da zaten açık giyinmez, içki içmez, gece hayatını sevmezdim. İncil ile Kur'an çok farklı. İncil bir insan tarafından yazılmış gibi. Ama Kur'an'da yazanlar çok daha farklı. Beni özellikle tek Allah inancı çok etkiledi. İslam'ı seçmemdeki en önemli neden bu" dedi. Nişanlısı İbrahim için, "Hep bir Müslümanla evlenmek istemiştim. İbrahim çok zeki, bilgili, sadık. Ukrayna'da erkekler sadık değil ve aile bağlarına önem verilmiyor" diye konuştu. Ayşe'nin Türk nişanlısı İbrahim Topaloğlu da onun çok uyumlu ve iyi huylu olduğunu belirtti.
Bir döneme damgasını vuran kadın
Aslen Ukraynalı olan Hürrem Sultan'ın asıl adı Roxelanne'di. Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan, Kanuni'nin güvenini kazandıktan sonra entrikalarıyla tarihe geçti. Veliaht Mustafa ve annesi Gülbahar Hatun'u boğdurtan Hürrem Sultan, devlet yönetiminde oldukça büyük pay sahibi oldu; ancak en büyük arzusu olan oğullarından birinin tahta çıkışını göremeden 52 yaşında öldü.

Amerika içerden Müslüman oluyor


Obama'nın başa gelmesiyle birlikte ABD'de esen değişim rüzgarları aslında çok güçlü olarak başka bir yerde, çok daha 'içerden' esiyor. Yolu hapishaneye düşen yüzlerce ABD'li'içerden' Müslüman olarak çıkıyor. ABD'de Pensilvanya eyaletinde State College'de SCI Huntingdon'da 5 yıldır mahkumlara imamlık yapan ve bu sürede 59 kişinin İslam'ı seçmesine vesile olan Bilgin Erdoğan, '2400 kişinin kaldığı hapishanede her dört kişiden biri Müslüman' diyerek durumu özetliyor. Erdoğan, hapishanede İslamiyet'ten sonra hayatını baştan aşağı değişen mahkumların çıktıktan sonra da ailelerinin İslam'ı seçmesine vesile olduğunu dile getiriyor.
Din danışmanlığı yapıyorsunuz. İçerde neler oluyor?
Amerika'da en fazla Müslüman olma oranı hapishanelerde oluyor. Amerikan hapishanelerinde (örneğin Pensilvanya'da) her dört kişiden biri Müslüman. Sürekli Müslüman oranı artıyor. İçerde Müslüman olma oranı çok yüksek. İnsan için hayatında en mühim iş insan isimli çiçekle islam isimli yağmuru birbirine kavuşturmak. Rabbim nasip etti 59 kişinin İslam'ı seçmesine vesile oldum. Yaklaşık beş yıldır bu işi yapıyorum ve çalıştığım kurumda 600'e yakın Müslüman var. Bunlardan 400 kadarı Ramazanda oruç tuttu.
Nasıl bir hizmet sunuyorsunuz?
Cuma namazlarını kıldırıyorum ve hutbe okuyorum. Hücre ziyaretleri yapıyor, sıkıntılarını paylaşıyorum. İslamla ilgili sorularını cevaplıyorum. Yakınları vefat ettiği zaman psikolojik destek veriyorum. Akide, Kur'an ve hadis dersleri yapıyoruz.
Neler anlatıyorsunuz?
Onları tekrar topluma kazandırmaya çalışıyorum. Çoğu yetim ve öksüz. Allah Resulu ile o noktadaki kader benzerliklerine atıfta bulunuyorum.Yüreklerine merhamet kazımaya çalışıyorum. Tekrar eski suçlarına geri dönmemeleri için dinden referansla terapi yapıyorum. Ailelere çocuklarına sahip çıkmaları noktasında yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir mahkum vardı yaşlıca. Hapishaneye girdikten sonra Müslüman olmuş. Eşi ve yedi çocuğu var. Önce eşi sonra çocukları ve torunları Müslüman oldu. Yani hapishanede Müslüman olmasından sonra 49 kişiye vesile olmuş.
Dinle ilgili neler merak ediliyor?
İçerde oldukça bilgili insanlar var. Hiç cami görmemiş de olsalar herşeye aşinalar. Din onları diri tutan temel gerçek. Yani yüzlerce soru geliyor. Namaz, mezhep, tarih yani dinle ilgili herşeyi merak ediyorlar.
Neden içerde İslam'ı seçiyorlar?
İslam gercekten fıtrat dini. İslam'ın mesajı cazip geliyor ve içerde vicdanlarıyla başbaşa kalan insanlar bu mesajı algılama imkanı buluyorlar. Bu insanlar tutsak da olsa dışardaki toplum zindanına nazaran ruhen daha özgürler çünkü vicdanın sesi olan İslam'ı kabul ettiklerinde onlara karışan ilişen dışardaki hayata göre daha az. İslamın pratik din olması onları cezbediyor. Mesela bir mahkumun bundan 22 yıl önce hidayete ermesine vesile olan şey karşı hücresindeki mahkumun kıldığı namaz. Önce tartışıyor, İncil'den örnekler veriyor ama bir gün arkadaşını namaz kılarken görüyor ve yüreği o an on ikiden vuruluyor.
Müslümanlığı seçenlerin hayatlarında neler değişiyor?
Hayatlarında çok şey değişmeye başlıyor. Ama tıpkı güneş doğduğunda nasıl hemen ısıtmazsa Müslüman olunca da onun ahlakının hemen insanı kuşatması mümkün değil. Güneşin ısısı gibi yavaş yavaş insanı sıcaklığı sarıyor.
11 Eylül saldırısıyla ABD'de İslam etkilendi. Peki Obama'nın başkan seçilmesi nasıl etkiledi?
İçerdeki mahkumlar genelde Afro Amerikan ve oy verebiliyor olsalardı kesinlikle Obama'ya oy verirlerdi. Birçok Müslüman cezaevinde Obama'nın kazanması için dua etti. Müslüman ve Afrika kökenli bir aileden gelmesinden dolayı mahkumların ona karşı bir sempatisi var. Tabii bir de önceki hükümetten duyulan rahatsızlık da Obama'ya yakınlık duyulmasında etkili.
Cezevindeki Müslümanların sayısındaki artış ABD hükümetini rahatsız ediyor mu?
Bir mahkumun yıllık masrafı devlete yaklaşık 30 bin dolar. Yani yılda 35 kişiyi şayet Allah korkusu ile eski suçlarına dönmekten vazgeçirirsem bunun devlete katkısı bir milyon dolar.Yani devlet bir milyon dolar harcamamış olacak. Müslümanlığı seçen mahkumlar yeni yaşantılarından dolayı cezaevine dönmek istemiyor. Cezaevinde de yaşantıları değişiyor. İçerde teheccüd namazı kılan onlarca insan var. On günde bir hatim yapanlar bile var.
Dışardaki kadınlar içerdeki mahkumlarla evleniyor
Amerika hapishanelerinde bayan ve erkek ilişkileri çok enteresan. Dışarda özgür bayanlar içerdeki mahkum beyleri tercih edebiliyorlar hatta bazı mahkumlarla duygusal birliktelik yaşayabiliyorlar. Çünkü bana göre dışarda daha büyük bir zindan var. Zira içerde olan kişi duygusal olarak o kişiyi daha fazla tatmin edebiliyor. Ona sayfalarca mektup ve şiir yazabiliyor. İnsanlar ruhlarındaki açığı doldurmak istiyor.
YÖNETİM DİNE SAYGILI
Öte yandan cezaevi yönetimi Müslümanlara karşı çok saygılı davranıyorlar. Mesela geçen Ramazan 400 mahkum oruç tuttu ve yönetim sahurluk paketi hazırladı. Hapishane şartlarında mahkumlar oruç tutuyorlar dönmeyen dilleriyle Kur'an okuyup, Arapça çalışıyorlar.
Cezaevi Günlüğü
'Bugün bir mahkum ofisime geldi. Uzun süredir İslam'ı araştırdığını söyledi. Kısa bir zaman sonra çıkacakmış ve başka bir hayata başlayacakmış. İsmi William Burgess idi. Hayatını değiştireceği için önce isminden başlamak istedi. Esma-üI Hüsna'dan Sabur ismini beğenmiş. Çünkü 24 senedir içerideymiş. Şimdi 47 yaşında. 23 yaşında gece soygunundan dolayı içeri girmiş, uyuşturucu falan satmış. Şehadet getirdi ve Afro-Amerikan bir kardeşimiz daha katıldı İslam ailesine. Siyah tenli bir yürek daha aydınladi. Onun yüreği şimdi bizden daha aydınlık.'
26.01.2009

Polonyalı gelin Müslüman oldu


Almanya'da bir Türk ile evlendikten sonra, Sakarya'nın Akyazı ilçesine yerleşen ve 10 yıldan bu yana bu ilçede yaşayan Polonya asıllı Justinya Yalçın, Müslümanlığı seçti. Justinya Yalçın'ın Müslümanlığı seçmesi nedeniyle Sakarya Müftülüğü'nde ihtida töreni düzenlendi. Eşi Ali Yalçın ve yakınlarının katıldığı törende Kelime-i Şahadet getiren Justinya Yalçın, Müslüman oldu ve Elif ismini aldı. Yalçın çiftinin 3 çocuğu var. Elif Yalçın bir fabrikada çalışıyor.
http://yenisafak.com.tr/arsiv/2006/subat/14/gkisa.html

İHH Tanzanya'nın yoksullarına umut oldu

İHH İnsani Yardım Vakfı Tanzanya'nın Zanzibar ve Pemba adalarında 225 aileye kumanya dağıttı. 750 kişiye iftar yemeği verdi. Ayrıca Kizimbani North-Unguja'da yeni Müslüman olan 50 aileye kumanya yardımı yapıldı. Yardımlar dağıtılırken yetim, yaşlı ve fakirlere öncelik verildi. Yardımı alan aileler, kendilerini unutmayan Türkiyeli kardeşlerine teşekkür ettiler. Müslümanların temsilcileri de yardımların sürekli olmasını temenni ettiler.
İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise yardım faaliyetiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Tanzanya halkı, yüzyıllarca köleliğin, sömürgeciliğin, ırkçılığın ve yoksulluğun acısıyla savrulmuş. Sömürge güçleri 1 vermişlerse 10 almışlar. Şimdi biz hiçbir karşılık beklemeden hayırsever halkımızın yardımlarını bu insanlara ulaştırıyoruz. İşte bu onları çok mutlu ediyor. Bu insanların, cami, okul, hastaneye ihtiyaçları var. Devletin oluşturduğu kurumlar bu noktada yetersiz kalıyor. Şimdiye kadar Tanzanya'da önemli yardım projeleri yürüttük. Ama daha yapılacak çok şey var" dedi.

Taylandlı gelin İslamiyet'i seçti

Taylandlı gelin İslamiyet'i seçti. Tayland vatandaşı Sırırat Manittayakul gönül verdiği Batmanlı genç Habip Öner ile evlendi.
Müslüman bir gençle evlenen Taylandlı gelin Sırırat Manittayakul kısa sürede İslamiyete gönül vererek kendi rızasıyla Müslüman oldu. Önceki dini Budizmin yerine İslamiyeti benimseyerek Müslüman olan Taylandlı gelin Sırırat müftülükte düzenlenen ihtida merasimi ile resmen Müslüman oldu ve Rabia adını aldı.
İhtida merasimi Sabri Işık tarafından okunan Kuranı Kerim ile başladı, okunan Kuranı Kerim'in mealini ise Vaize Halime Özdemir açıkladı.
Daha sonra İl Müftüsü İbrahim Öcüt eşliğinde Kelime-i Şahadet-i getiren ve Rabia adını alan Taylandlı geline ihtida belge ve Kuranı Kerim hediye edildi. Batman İl Müftülüğü'nde bu güne kadar İslamiyeti benimseyen ve Müslüman olan gayri müslimlerin sayısı 25 oldu.
Müftülükte düzenlenen ihtida merasiminde İl Müftüsü İbrahim Öcüt, İl Müftü Yardımcısı Mahmut Erin, din hizmetleri şefi Celalettin Binay Batman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Teymur hazır bulundu.
22.04.2008

Ukraynalı Anna neden Aylin oldu

Ukrayna'da öğrenim gördüğü üniversitede tanıştığı Türk genci Ersan Karaman ile İstanbul'da evlenen Ukrayna uyruklu Anna Golubova (23), Müslüman oldu.
Aydın'ın Nazilli ilçesinde müftülükte düzenlenen ihtida merasiminde Müslüman olan Golubova, “Aylin” adını aldı. Nazilli Müftüsü Halit Sezgin, yeni yılın ilk ihtida merasimini yaptıklarını belirterek, “Aylin” adını alan genç kadına Kur'an-ı Kerim ve dini kitaplar hediye etti.
Aylin Golubova, AA muhabirine, üniversitede tanıştığı Nazillili Ersan Karaman'a gönül verdikten sonra İslam dini hakkında bilgi edindiğini ve İslam dininde huzur bulduğunu belirtti.
Ersan Karaman ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinde nikah kıydıklarını belirten Gulubova, 15 gün sonra mevlit okutarak düğün yapacaklarını bildirdi.
Ülkesinde Müslümanlığın yaygınlaşması için çaba harcayacağını ifade eden Gulubova, şunları söyledi:
“Ersan ile Tawria Üniversitesinde tanıştık. Ben bankacılık bölümünü bitirdim. Kendisi ise Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde 4'üncü sınıfta okuyor. Birlikteliğimizi evlenerek sürdürmeye karar verdik. Evlendikten sonra İslam dinine geçmeye karar verdim. Çünkü ben huzuru bu dinde buldum. Nazilli'ye gelerek Müslüman oldum. İnanın çok mutluyum. Eşim okulunu bitirdiğinde Nazilli'ye yerleşeceğiz.”
Ersan Karaman da Gulubova'ya Müslüman olması yönünde bir telkinde bulunmadığını belirterek, şöyle dedi:
“Kendisi ben söylemeden Müslüman olacağını söyledi. Çok sevindim. Nazilli'ye gelerek Müslüman oldu ve Aylin adını aldı. Şimdi Ukrayna'da okulumun bitmesini bekliyoruz. Okulumdan mezun olduğumda Nazilli'ye yerleşmeyi düşünüyoruz. Çünkü eşimde Nazilli'yi çok sevdi. Nazilli'de öğretmenlik yapmayı düşünüyorum.”
20.01.2008

Will Smith müslüman oldu.


Smith Türkiye'de, Siyah Giyen Adamlar, Bağımsızlık Günü, Devlet Düşmanı ve Vahşi Batı adlı filmleri ile tanınıyor.
Hollywood'un süperstarı Will Smith müslüman oldu. Will Smith'in, efsanevi boksör Muhammed Ali Klay'ın "İslam is Ali's religion of Choice" adlı kitabını okuduktan sonra İslamı kabul ettiği bildirildi. Kuzey Amerikalı Müslümanlar Birliği Başkanı Sofian Zakkut: "Muhammed Ali, bu ülkedeki müslümanlar için iyi bir örnek oldu. Will Smith'in de bundan sonra Muhammed Ali'nin görevini devam ettireceğini umuyorum" dedi. Bu arada Smith'in, New York ve Washington'da düzenlenen terörist saldırıların ardından da İslamı savunduğu kaydedildi.
Will Smith, 25 Eylül 1968 yılında Philadelphia'da doğdu. Smith aktörlüğe geçiş yapmadan önce, Reb müzikte de başarısını göstermişti. Smith, ilk kariyerine NBC televizyonunda "DJ Jazzy Jeff" ve "The Fresh Prince of Bel-Air" serileriyle başladı. Smith, daha sonra başrölde oynadığı, Six Degrees of Separation (1993), Bad Boys-Kötü çocuklar (1995), İndependence Day-Bağımsızlık günü (1996), Men In Black-Siyah Giyen Adamlar (1997), Just The Two Of Us-Sadece İkimizden Biri 1998, Enemy of the State-Devlet Düşmanı (1998), Wild Wild West-Vahşi Batı (1999) ve Legend of Bagger Vance (2000) filimleri ile Hoollywood'un zirve aktörleri arasına girdi. Men In Black adlı filmi 1997'de MTV ödüllerinin en iyi filim ödülüne layık görüldü. Smith yakında cıkacak, Ali ve Men İn Black 2 adlı iki filmiyle de isminden epey sözettireceğe benziyor. Rep müzikte de başarılı olan Will Smith'in, Big Willie Style 1997, Willenium 1999 ve Listen 2001 gibi bir çok albümü bulunmakta.

Ertuğrul'un gözyaşları


Bir Japon kızımızla, üniversite öğrencisi Ömer'in nikah töreni için her şey hazırdı. Yeni çiftler kumrular gibi nikâh masasına doğru süzüldüler. Şahitler de yerini aldı.
Yüzü tebessümden bir tülle örtülmüş gelin; önce kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu. Sonra nikâhları kıyıldı. Güzel gelin etrafına ışıltılar saçıyordu.
O anda birbirini seven iki insan için evlilik kadar değerli bir şey olmadığını anladım. Mütevazı fakat neşe dolu bir andı. Mutluluk, insana haz veren tatlı bir meltem gibi gezinmeye başladı salonun içerisinde. Yeryüzünde Allah'ı anan mü'min topluluklarını arayan usta gezgin melekler sanki o an oradaydılar.
Güzel geline “eşinden istediğin bir şey var mı?” diye sorduklarında; “O daha bir öğrenci bir şey istemiyorum ama kalbim çok yalnızlık çekti beni hiç yalnız bırakmamasını istiyorum”dedi. Sonradan anne ve babası ayrı yaşayan , kendi ayakları üzerinde durmağa çalışan zavallı kızcağızın, çok yalnızlık çektiğini öğreniyoruz.
* * *
* * *
Mart ayının ilk günleriydi. Uzak Doğu'nun, Türk dostu ülkesi Japonya'ya ilk defa gidiyordum.
Günler bahara iyice yaslanmıştı. Kışla baharın süngü süngüye kavgasının galibi yine bahardı.
Japonya'da hızlı trenler yine her beş dakikada bir hareket ediyor, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye dev kobralar gibi kıvrılarak rayların üzerinde akıyorlardı. Saatteki hızı 300 km'yi geçen bu trenlerle Uzak Doğu'nun bu gizemli ülkesinde ıraklar yakındı.
Japonlar zarif insanlardı. Kaldığımız beş gün boyunca; sokakta kavga değil yüksek sesle konuşan insanlara bile rastlamadık. Apartmanların önünde kaldırımlarda bisikletlerin kilitsiz bırakıldığını görünce; “ peki bunları çalmıyorlar mı?” diye gayr-i ihtiyari sorduk. Aldığımız cevap şaşırtıcıydı. “Sarhoşlar dışında kimse bunlara dokunmaz. Onlarda bir yerde bırakırlar ve belediye sahibine ulaştırır”
Gece 24.00 sularında son hızlı trenden inen yolcuları görevlilerin karşılayışı ve uğurlayışı görülmeğe değerdi. Ağustos böceklerinin koro halindeki sesleri gibi hep bir ağızdan “hoş geldiniz, iyi geceler” sözleri bir birine karışıyor, tatlı bir musiki gibi etrafa yayılıyordu.
Hava bulutsuz ve alabildiğine berraktı. Tatlı bir rüzgar Okyanustan doğru Ertuğrul Gemisi'nde can veren leventlerin acı çığlıklarını taşıyordu.
Japonlarla bir asrı aşkın ilk diyaloğumuz acı başlamıştı.
1889'un bir temmuz günü başlamıştı talihsiz yolculuk.
Öğle saatlerinde Haliç'teki coşkulu bir kalabalık uğurlar yolcuları.. Bayraklarla donatılmış geminin güvertesinde toplanmıştır askerler, mızıkalar 'Ey Gazi'yi çalmaktadır.. Yelkenleri açılmamış gemi, çarkını işleterek yürümeye başladı.
'Besmeleyle Ertuğrul'um demir aldı
Hep ahâlî sahillerde bakakaldı
Çoluğun çocuğun feryadı arşa vardı
Hak selâmet versin şanlı Ertuğrul'a.
Üç direkli fırkateyndir gemimiz
Kimimiz, bekârız, evlidir kimimiz
nağmeleri İstanbul'un her köşesine yayılıyordu. Geminin Sarayburnu'ndan kıvrılarak gözden kaybolmasıyla bu sevinç yerini, hüzne ve hıçkırıklara bırakmıştı. Ertuğrul mürettebatı sevdiklerinden ayrılmış olmanın hüznüne rağmen, Asya'daki Müslüman kardeşlerini görecek olmanın ve onlara halifenin selâmını götürmenin heyecanıyla doluydu.
Aylar süren uzun ve yorucu yolculuktan sonra, Japon imparatoruna Padişahın mektubu ve hediyeleri verilmiş, temaslar tamamlanmıştır.
1890 yılının Mart Ayı…
Ertuğrul Gemisi dönüş yolundadır.
Büyük Okyanus'taki tayfunlardan biri üç gündür gemicilerin deyimiyle çoluğunu çocuğunu, torununu, torbasını alıp gelmişti. Şiddetli bir sağanak, bardaktan değil, kovadan boşalmaktadır. Uğultusu bir türlü dinmeyen korkunç bir rüzgâr, hava karardıktan sonra daha da güçlenerek denizi karayı birbirine katmaktadır.
Tayfunun önüne kattığı ağır dalgalar fenerin hemen altındaki kayalıklarda karanlığın içinde patlayan top mermileri gibi gümbürdemektedir.
Olup biten bütün bu kıyamete, suskun bir tanık vardır. Kashinozaki Deniz Feneri. Dünyadaki bütün fenerler gibi, sadece karanlığı belirli aralıklarla delip geçen bir ışıktır tek sözü. Biçer geçer ışığı kapkara geceyi, tayfunu, rüzgârın uğultusunu…
"Ertuğrul" gemisi Kashinozaki kayalıklarında parçalanarak Japon Denizi'nin sularına gömülür, 601 kişi olan mürettebattan 30'unun bazıları tanınmaz hale gelmiş cesetleri yöredeki balıkçılar tarafından o kıyamette aranır, bulunur ve fenere yakın Oshima yakınlarında bir yere gömülür. 502 kişi hâlâ o denizin koynunda sonsuz uykularındadır.
O geceki kıyamette her nasılsa kayalıklara ağır yaralı olarak ulaşabilen ve tırmanarak bir ölüm kalım savaşı içinde fenerin olduğu tepeye ulaşabilen 69 kişi Kobe'deki donanma hastanesinde üç ay özenle tedavi gördükten sonra Japon hükümeti bu kazazede denizcileri İstanbul'a ulaştırır.
"Ertuğrul faciası" belleklerin bu zafiyeti içinde çoktan unutulmuştur ama o korkunç gecede kayalıklarda paramparça olmuş cesetleri toplayan Oshima Köylülerinin torunları her beş yılda bir o şehit denizcilerimiz için hâlâ anma törenleri düzenlemektedirler.
Japon Sakura (Kiraz Ağacı) Vakfı' nın hediye ettiği 587 kiraz ağacı, Nezahat Gökyiğit Botanik bahçesinde toprakla buluşur.
Kiraz ağaçları Japon kültüründe aşkı ve tutkulu sevgiyi simgelemesinin yanı sıra baharı, tazeliği ve yenilenmeyi müjdelemektedir.
Genellikle bu törenlerde, nedendir bilinmez, hep yağmur yağarmış ve bu yağmura Japonlar "Ertuğrul'un gözyaşı yağmuru" diyorlarmış. O gün de yağmur çiseliyordu.
"Ertuğrul" ile birbirini çağrıştıran Kashinozaki Feneri'nin hemen yanı başındaki köy halkı olayın şarkısını bile yapmışlar.
Bu acı olaydan tam yüz yıl sonra “Önden Giden Atlılar”ın ayak sesleri duyulmaya başlamış samurayların ülkesinde. Uzak Doğu'nun bu en uzak ülkesinde hızlı trenlerden daha süratli koşan bu ışık süvarilerini görmek için bir gurup arkadaşla düştük yollara.
Japonya'da hızlı trenler yine her beş dakikada bir hareket ediyor, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye dev kobralar gibi kıvrılarak rayların üzerinde akıyorlardı.
Şirin şehir Okayama'dayız….
Halkevi'nin son derece mütevazi odasındaki masalar; Türk kadınlarının evlerinde yaptıkları yemekler, pastalar, börekler ve çiçeklerle özenle bezenmişti.
Bir Japon kızımızla, üniversite öğrencisi Ömer'in nikâh töreni için her şey hazırdı. Yeni çiftler kumrular gibi nikâh masasına doğru süzüldüler.
Yüzü tebessümden bir tülle örtülmüş gelin; önce kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu. Sonra nikâhları kıyıldı. Güzel gelin etrafına ışıltılar saçıyordu.
O anda birbirini seven iki insan için evlilik kadar değerli bir şey olmadığını anladım. Mütevazı fakat neşe dolu bir andı. Mutluluk, insana haz veren tatlı bir meltem gibi gezinmeye başladı salonun içerisinde. Yeryüzünde Allah'ı anan mü'min topluluklarını arayan usta gezgin melekler sanki o an oradaydılar.
Bir ara dışarı çıkan bir delikanlı dışarıda on saniye kadar yağmur çiselediğini sonra bir anda kesildiğini anlatırken hala heyecanı kabarıyordu. Dışarı çıktığımızda, yerde fark edilmese de, arabaların üzerinde iri iri gözyaşları gibi duruyordu damlalar
İnce ve zarif gelinin bahtına yağmıştır, yağmur.
Şehitlikte ne zaman bir Türk görse, hep ağlarmış bulutlar.
“Ertuğrul'un gözyaşları yağmuru” diyor Japonlar.
Harun Tokak
yenisafak
30 Mart 2008 Pazar

1 Temmuz 2009 Çarşamba

CATHERİNE DELORME

(Sicilyalı) Sicilyalı heykeltraş bir babanın çocuğu olarak 1901'de doğdu.Çocukluğu Cezayir'de geçti.1.Dünya Savaşı sırasında Fransız bir doktorla evlendi.Eşinin tayini üzerine Tunus'a gitti.Müslüman olduktan sonra Hidayetullah ismini aldı. Tunus'ta iken İslamiyete duyduğum alakadan dolayı müslüman ailelerle yakınlık kurdum.Fakat İslamiyetle ilgili sorduklarıma tatminkar cevaplar alamadım.Birgün dostluk yaptığım fakir müslüman bir ailenin kızı bana islami kadın kıyafeti giydirdi.Aynaya baktım,kıyafetimi çok beğendim.O gece rüyamda Kabe'ye gittiğimi gördüm.Rüyamı tabir eden müslüman hanım;"Bir gün mutlaka hacca gideceksin"dedi. Birgün küçük bir sokaktaki mütevazi dükkanında,sanki bu dünyaya ait biri değilmiş gibi duran,derin bir düşünceyle huzur bulmuş nur yüzlü bir zat gördüm.Başındaki beyaz takkesiyle siyah sakalı hoş bir görüntü teşkil eden bu adam,kapalı gözleriyle ve elindeki tesbihiyle bana değişik geldi.Sanki tanıdık bir simaydı.Gözlerimi ondan ayıramıyordum.Bakışımı hissetmiş gibi gözlerini açarak tatlı bir tebessümle yaklaşmamı işaret etti.Oturmam için bir sandalye gösterdi ve;"Sana verebileceğim bir şey var mı?"diye sordu.Ondan elindeki tesbihi ve okuduğu duayı öğretmesini istedim.O zat şaşkın halde;"Tesbihi memnuniyetle veririm ama duayı neden istiyorsun?"deyince,"Evet ama senin yaptığın duayı benim de yapmama engel değil ki..Senin Rabbin benim de Rabbim değil mi?"dedim.O da;"Doğru.Fakat bu zikir müslümanların temel inancıdır.Allah başka bütün ilahları reddeder."La ilahe illallah"şehadetin 1.kısmıdır.Kalbden söylendiğinde İslamiyete girilmiş olunur."dedi.Bunun üzerine ben;"Şu halde diyebilirim ki,ben her zaman müslümanmışım.Çünkü daima tek Allah'a inandım."dedim.O zat devamla;"Şehadetin 2.kısmı yalnız İslama mahsustur.O da ;"Muhammed(s.a.v) Allah'ın Resulüdür.Hz.Muhammed'in peygamberliğine inanmak,Allah'ın birliğine inanmayı gerektirir.Bu zikri 2 kısmıyla birlikte,istersen öğretebilirim."dedi."Tek Allah'a nasıl inanıyorsam,O'nun peygamberlerine ve Hz.Muhammed'in onlardan biri olduğuna inanıyorum."dedim. Daha sonra o zat bana abdestve guslün şartlarını öğretti.Telaffuzunu öğrettiği zikri 300.000 kere çekmemi söyleyerek tesbihini verdi.Bu görevi ancak 3 ayda tamamladım.Sonra o nur yüzlü zatın yanına gittim.Tesbihini alıp,dualar okuyarak kokular sürdü ve bana geri vererek;"Bugün güzelce abdest alarak yat ve bu tesbiği yastığının altına koy,bir rüya göreceksin ve ben tabir edeceğim."dedi. O gece rüyamda,cami gibi bir yerde Peygamberimizi gördüm.Ben perişan,aç,sefil bir vaziyetteydim.Beni elini uzatıp yanına çağırdı.Yanına gidince birden değiştim.Şahane,pırıl pırıl bir elbiseye bürünmüştüm.O'nun kalbime telkin ettiği fikirle,benim pek az görülen bir lütfa mazhar olduğumu anladım.Ertesi gün o zatın dükkanına gidip,rüyamı anlattım.Zatın gözlerinden yaşlar boşandı.Heyecandan güçlükle konuşarak,"Biz atadan müslümanız.Gençliğimden beri bu zikre devam ediyorum.Fakat bir türlü tamamlayamıyorum.Hep yeniden başlıyorum.Dünyada herşeyden çok Resulullah'ı görmek istiyorum.Bu lütfa henüz nail olamadım.Sen bir yabancıyken ve dinimiz hakkında hiç birşey bilmezken bu lütfa mazhar oldun."dedi. Bir süre sonra üstüme başıma özen göstermediğimden dolayı beyim"Yeter artık,tanrınla benim aramda bir tercih yapmalısın!"deyince çok üzüldüm.Dini bilgimi,eşime farkettirmeden arttırmaya devam ettim.1950'de Fas'tayken kadıya giderek resmen müslüman olmak istediğimi bildirdim.Kadı İslam hakkında bilmem gerekenleri bildirdi.Fakat bana resmi bir belge vermekten kaçındı.Zira o zaman Fas,Fransız himayesindeydi ve ben Fransız askeri doktorunun dul eşiydim.Hacca gidebilmek ve ölünce müslüman mezarlığına gömülmek için resmi belgeyi almayı arzuluyordum.Bu isteğime kavuştum.1951 senesinde Müslümanlığımı resmen tescil ettirdiğim sırada Fransız sömürge idaresi beni sorgulamadan geçirdi ve niçin müslüman olduğumu sordu.Ben de;"20 seneden beri islam dinine girmek istiyordum.O tarihten beri çeşitli dinler üzerinde çok ciddi araştırmalar yaparak bu karara vardım.Uzun süre çeşitli engeller sebebiyle kararımı tatbik edemedim.Hem islam dinine inanıp,hem de ibadetlerini yaparken hala hristiyan sıfatını taşımak ikiyüzlülük olurdu.İslamı,ruhi ihtiyaçlarıma daha uygun buluyorum."Aradıklarımı,daha önce mensubu olduğum dinde bulamadım."

Taliban`a esir düşen bayan gazeteci Müslüman oldu

İngiliz BBC radyosu Taliban `a esir düşen İngiliz kadın gazeteci Yvonne Ridley`in İslam dinini seçtiğini belirtti. Afganistan`daki Taliban rejimi sürerken ele geçirilen ve uzun süre boyunca Taliban`ın elinde bulunup daha sonra serbest bırakılan Ridley, Kur`an üzerine yaptığı araştırmalar sonucu Müslümanlığı seçtiğini bildirdi. Taliban`ın kendisine İslam`ı kabul etmesi için İslam`ı anlattığını belirten Ridley, kendisinin onlara serbest bırakıldıktan sonra İslam`ı araştıracağını ve uygun bulursa kabul edeceğini söylediğini kaydetti. Sunday Express gazetesinde çalışan 44 yaşındaki Ridley, Taliban tarafından serbest bırakıldıktan sonra Afganistan macerasını ve tutukluluk dönemini `In the hands of the Taliban` (Taliban`ın elinde) adıyla yayımlamıştı. Ridley kitabta, `Tutaklandığım süre içinde Amerika ve İngiliz basınında savaş taraftarı propaganda amacına yönelik olarak çirkin bir şekilde kullanıldım. Manşetlerinde bana onlarca Taliban askerinin tecavüz ettigi şeklinde hiç bir dayanağı olmayan iftiralara yer verdiler. Bu tür propaganda amaçlı çirkin iftiralar 70`li yıllarda Vietnam savaşında da yaşanmıştı` dedi
2002-08-03 Yeni Şafak