30 Haziran 2009 Salı

doğru yolu bulup Müslüman oldum.


Tarih boyunca birçok yerde kullanılan keçenin kullanım alanı, sanayinin getirmiş olduğu yeni ürünler nedeniyle giderek daraldı. Konya’da ise Arjantin’den 11 yıl önce gelen Garoselli, keçeyi hayatının anlamı olarak görüyor. Keçeyle kendini buld
2006-06-26 20:11:40
Silvia İnes Garoselli(43), 11 sene önce Konya’ya gelmiş bir Arjantinli…Kilim almak ve kilim tamiratı yaptırmak için Konya’ya gelen arkadaşı sayesinde eşi ile tanışmış. Bir daha da Konya’dan ayrılamamış.
Mevlana Türbesi civarında keçecilik yapan Garoselli’yle işyerinde görüştük. Konya’yı çok sevdiğini söyleyen Garoselli, Konya’ya ilk geldiğinde keçenin ne olduğunu bilmediğini ancak Türkiye’yi kültür yönüyle çok zengin gördüğünü belirtti. Arjantin’de Harita Mühendisliği okuyan Garoselli, “Mesleğime devam etmedim. Konya’ya arkadaşımla geldiğimde tekrar dönmek istemedim. Zaten şimdiki eşimle tanıştıktan sonra ülkeme dönmek istemedim. Burada kalarak evlendim. Yaklaşık 11 yıldır Konya’da yaşıyorum” dedi.
KEÇECİ AİLEYE GELİN GİTMİŞ
Türkçe’yi Konya’da öğrendiğini vurgulayan Garoselli, eşinin keçeci ustası olduğunu hatırlatarak “Eşimin de Konya’da önemli keçecilerden birisi. Eşimin dedesi de keçeciymiş. Mevlana Müzesi’ndeki Mevlevi Sikkelerini eşim Mehmet Girgiç yaptı. Mehmet, 10 yaşından beri keçecilik yapıyor. Eşimin ailesinde keçe işe soylarından geliyor diyebiliriz” dedi. Mevlana Hazretleri’nin maneviyatından etkilenerek eşinin çocuklarının ismini Celalettin koyduğunu belirten Garoselli, eşinin atölyesinde keçe yapmayı öğrendiğini anlatırken “Halı, kilim genelde köylerde yapılıyor. Biz burada halı, kilim, keçe yapıyoruz. 6 hanım arkadaşımla burada çalışıyoruz. Arada sırada da üniversiteden stajyer arkadaşlar geliyor” diye konuştu. Keçesiz yaşayamayacağının altını çizen Garoselli, el sanatlarının her zaman ilgisini çektiğini şu sözlerle vurguluyor: Keçe ile kendimi buldum. Keçe bana terapi gibi geliyor.
KEÇE YOĞURMA VE DÖVME İŞLEMİDİR
İşlerinin yoğunluğundan dolayı ülkesi Arjantin’e gidemediğini aktaran Garoselli, bize keçe sanatının ayrıntılarını ise şöyle anlattı: Keçenin ham maddesi yündür. Yeşil sabunlu suyla yünü işleriz. Yoğurma, dövme, tepme işlemlerinden sonra keçe haline gelir. Ama çok fazla güç gerektirir. Yünün son haline keçe denir. Araki, sikke, duvar veya dekorasyonda kullanılan parçalar, çanta, sal, yelek gibi ürünler keçe ile yapılabilir. Keçedeki boyaların tamamını biz yaparız. Kök boyalarında kimyasal madde kullanmayız.”
Bu sanatla meşgul olurken beyin ve bedenin bir arada çalıştığını vurgulayan Arjantinli, keçenin dikişsiz ve her zaman matematiksel hesaba dayanan bir sanat olduğuna vurgu yaparak keçede kullanılan motifleri ise şöyle aktardı: Keçeyi değişik tekniklerle daha ince hale getirerek diğer keçelerden farklı bir teknik geliştirdik. Osmanlı ve Selçuklu motifleri en çok kullandığımız motifler. Ayrıca kendi tasarımlarımıza da yer veriyoruz.
SANATINI OĞLUNA BIRAKMAK İSTİYOR
Arjantin’de keçe ve benzeri kültürlerinin olmadığını dile getiren Garoselli, konuşmasına şöyle devam etti: El sanatı olarak en iyi sanat bence keçe. Keçe yapmayı çok seviyorum ve bundan sonra da keçe yapmaya devam edeceğim.
Keçe yapmanın zorluklarına dikkat çeken Garoselli, “Bu işi yapmak çok fazla güç gerektiriyor. Ben de Allah nasip ederse ölene kadar yapmayı düşünüyorum. Oğlumun yapmasını ben de çok isterim ama onun bileceği iş. Hatta şimdi bile ben ve eşimden gördüğü kadar keçe yapmaya çalışıyor. Küçük parçalar yapabiliyor. Ama ilerde ben bu işi yapacağım derse kimse karşı çıkmak hatta en büyük desteği de veririz” dedi.
GAROSELLİ MÜSLÜMANLIĞI SEÇTİ
Türkiye’ye geldikten sonra yaklaşık bir sene sonra Müslüman olmayı tercih ettiğini ifade eden Garoselli, İslam dini hakkında da şu sözlere yer verdi: Müslüman olurken kimsenin etkisini üzerimde hissetmedim. Tamamen kendi tercihimle Müslüman oldum. Çok da mutluyum. Zaten Türkiye’ye gelmeden öncede Arjantin’de Nakşibendi tarikatının içinde bulundum. Onlardan Müslümanlık hakkında bilgiler aldım. Bana yol gösterdiler. Ben de doğru yolu bulup Müslüman oldum.

Hiç yorum yok: