14 Mart 2009 Cumartesi

"Ula" Nasıl Müslüman Oldu?


F.Çakır: Merhaba Gülây Hanım bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

G.Öztürk: Adım Gülay Öztürk. 1947 Almanya Stuttgart doğumluyum.
16 yaşımda turist olarak geldiğim İstanbul’da İslâm dinini seçtim ve bu şehirde evlendim.Arayışlarımın bana açtığı bu ulvi kapının mutluluğun kapısı olduğunu anladığımda, daha çok okumaya ve öğrenmeye karar verdim. İslâmî bilinçle yetiştirmeye gayret ettiğim 6 evladım oldu ve okula gittiklerinde onlar ile beraber okuyup, hiç tanımadığım bu ülkenin dilini ve kültürünü öğrenmeye gayret ettim.Öğrendiklerimi aktarmaya karar vermemin akabinde, bazı özel radyolara konuk olarak katıldım ve yazılarımı paylaştım.Şu anda yaşadığım Adapazarı ilçesinde özel bir radyoda programcı olarak çalışıyorum ve oluşturduğum sitelerle, her müminin mükellef olduğu tebliğ vazifesini yerine getirmeye çalışıyorum.

F.Çakır: Doğup büyüdüğünüz ülkeden ayrılıp, tamamıyla farklı kültürü olan bir ülkede yaşamaya başladığınızda neler hissettiniz ve alışma sürecinde neler yaşadınız?



G.Öztürk: Hayat hikâyemi öğrenen insanların muhakkak sorduğu bu sorunun cevabı aslında bana, bütünüyle ilâhî yardımın bir yansımasını hissettirir. Keza sanki bu memlekette doğup büyümüş gibiyim. İnsanına ve kültürüne çok çabuk uyum sağladım ve hiç zorluk çekmedim. Severek ve isteyerek adım attığım bu yolda karşıma çıkan sıkıntıları sabırla aşarak ilerledim. Bütün bunların yanında Müslüman olup yaşadığım şehre alışmaya sürecinde beni asıl şaşırtan; hakiki mutluluğa ulaştıran dinimize yeteri kadar kıymet vermeyen ve yaşamaya gayret etmeyen insanlar olmuştur. Neticede bu durumu fark ettiğimde, insanların ellerinde bulunan değerin bilincine varamadan terk-i diyâr etmemeleri ve benim gibi önceden iman aydınlığına erişemeyen kişiler için ışık olabilmek amacıyla çıktığım bu yolda her türlü çile kutsaldır diye düşünüyorum.

F.Çakır: İslâm hakikatlerini öğrenmeye ve yaşamaya başladığınızda hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

G.Öztürk: İslâm dinini bütünüyle okuyarak ve araştırarak öğrendim. Üzülerek belirtmeliyim ki; özellikle ilk Müslüman olduğum zamanlarda kendime örnek alabileceğim insanlarla karşılaşmadım ve ancak
Kuran-ı Kerim okuyarak peygamberimizin güzel sözlerini ve İslam önderlerinin kitaplarını okuyarak öğrenmeye gayret ettim. Zamanla bende oluşturduğu en büyük değişiklik ise; bâkî olmayan dünya hayatında asıl değerin güzel ahlâk olduğu gerçeğini öğrenmem sonrasında oluşan değişikliklerdir.

F.Çakır: Müslüman olmadan önceki hayatınızda, maddi anlamda son derece rahat bir hayat yaşadığınızı belirtiyorsunuz. Bu durumun hakiki anlamda mutluluk için kâfî olduğunu düşünüyor musunuz?
Sahip oluşlarda mutluluğu arayan ve her defasında sükût-u hayâle uğrayan insanlara hakiki mutluluğun nasıl yaşanacağını ve bu merhalede tasavvufun yerini anlatabilir misiniz?

G.Öztürk: Hakikaten maddi anlamda rahat bir hayattan, görünüşte mûsibetle dolu ve sıkıntılı bir hayatı tercih ettim. Hâlbûki gerçek şudur ki; kalbiniz fedâkârlık ve sevdiğine koşulsuz itaât hissiyle dolu olduğunda
karşılaşılan zorluklar dâim değil anlık zorluklardır. Bu süreçte ise vazgeçmeyip Mevlâ’dan yardım istendiğinde kısa sürede sorunların azaldığı ve kaybolduğu müşâhede edilebilir. Aksi takdirde sahip olduğu imkânlar, kalbinde hakiki iman olmayan kişiyi kısa bir sonra mutlu etmeyecek ve karşılaştığı her zorluğun mutluluğunu engelleyen bir taş gibi yoluna serilmiş olduğunu düşünecektir. Ömrüm dâhilinde sorunu olmayan kişiyi görmediğim gerçeğini düşündüğümde idrâk ediyorum ki; mutluluğa ulaştıran yol sahip oluşlardan değil ancak mülkün ebedi sahibi olana teslim olmayla ve âhiret inancıyla oluşabilir.

F.Çakır: Radyo yayınlarınız ve kendinize âit blog siteleri oluşturmakta ki amacınız ve aldığınız tepkiler nelerdir?

G.Öztürk : İlk başlarda yazılarımı kıymet verdiğim sitelere göndererek başladığımda internetin kısa sürede çok kişiye ulaşılabilecek güzel bir vesile olduğunu idrâk ettim. Bu süreç sonrasında kendi sitelerimi kurup yazılarımı yayınlamaya başladım. Radyo yayınlarım ve kurmuş olduğum sitelerimle tebliğ görevimi icrâ ediyor ve insanların özellikle sonradan Müslüman olduğumu öğrendiklerinde, yayınlarımı daha çok dikkatle dinlediklerini müşâhede ediyorum.Niyetim hâlis olduğu sürece âkibetin hayır olacağına inanıyorum.

F.Çakır: İslâm diniyle müşerref olup yaşamaya gayret eden biri olarak sizi tebrik ediyor ve "Hazer Sofrası Sûfî Edebiyat Atölyesi" olarak bu güzel hasbihâl için teşekkür ediyoruz.

G.Öztürk: İlâhî aşka ulaştıran tasavvufî anlamları aşılamak ve edebiyat dünyasına yeni isimler kazandırmak amacıyla çıktığınız yolda muvaffak olmanızı diliyor ve tüm site yöneticilerine teşekkür ediyorum.


GÜLAY ÖZTÜRKi: 07.09.1947 doğumlu Gülây Öztürk Alman anne ve babanın 3. çocuğu.Almanya'da tanıştığı Türk eşiyle evlenerek şehr-i İstanbul’a gelmesi neticesinde, burada Müslüman olup İslâm diniyle müşerref olmuştur. Uzun yıllar âilesi ve çocuklarıyla iş ve ev hayatını sürdüren Gülây Hanım, zamanla okuyup araştırarak yazdığı yazıları özel radyolarda yayınlamaya başlamıştır.
Hayatını kaleme aldığı “Ula Nasıl Müslüman Oldu” adında bir kitabı yayınlanmıştır.
Şimdilerde oluşturduğu siteleri ve radyo programlarıyla yaşamına devam eden Gülây Hanım, evli ve 6 çocuk sâhibidir.

http://www.hazersofrasi.com


Hiç yorum yok: