3 Mayıs 2009 Pazar

Otostopla Başlayan Hidayet Öyküsü


14 Haziran 2008

İslam Dünyası'nda bir çok olumsuzluk yaşanıyor. Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Somali'de yaşanan katliamlar İslam Ailesi'ne mensup olan her ferdi üzüyor ve de üzmeli. Fakat dünyada güzel şeyler de oluyor. Bu güzel şeylerin en önemlilerinden biri de son yıllarda İslam'a olan yoğun ilgi. Dünyanın dört bir yanında yeni yeni insanlar Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oluyorlar. Biz de onların hikayelerini dinlerken bir çok farklı duyguyu bir arada yaşıyoruz ve kendi kendimize “vay be…” diyoruz. İşte insana “vay be…” dedirtecek bir İslam'a giriş hikayesi daha… Müslüman olmadan önce Tobias Schmeider olan ismini, Müslüman olduktan sonra Muhammed Abdurrahman olarak değiştiren Alman genci ile gerçekleştirdiğimiz sohbet insana ibret veren cinsten… ADEM ÖZKÖSE-ŞAM -Nasıl bir ortamda büyüdün? Ailenin dini yapısı güçlü müydü? Anne ve babam Hıristiyan'dı. Fakat Hıristiyanlıkla olan ilişkilerinin çok güçlü olduğunu söyleyemem. Sadece ayinlere katılmak için ara sıra kiliseye gidiyorlardı. Ben de bazen onlara iştirak ediyordum. -İslam'ı ilk defa nasıl duydun? İslam ve Müslümanları ilk defa lisede okurken hafta sonları gittiğim kilisenin papazından duydum. Papaz sürekli İslam'ı ve Müslümanları kötülüyor, Müslümanların dünya için büyük bir tehlike olduğunu, Müslümanların en büyük hedefinin Hıristiyan erkekleri öldürmek ve Hıristiyanların kadınlarını ellerinden almak olduğunu söylüyordu. Papazın söylediklerinin etkisiyle ben de bir çok Alman gibi Müslümanlardan nefret etmeye başlamıştım. Okuduğum lisede birkaç Müslüman vardı; fakat onlardan uzak duruyordum. “TESLİS İNANCI AKLA UYGUN DEĞİL” -Hıristiyanlıktan kopuş sürecin nasıl gerçekleşti? Önce Hıristiyanlıktaki teslis inancı kafamı karıştırmaya başladı. Yaratıcının birden fazla olmasını bir türlü aklım almıyordu. Bir de vafdiz edilmeden ölen çocukların cehenneme girmeleri bana çok ürkütücü geliyordu. Bu kuralı Tanrının haksız bir uygulaması olarak görmeye başlamıştım. Zamanla kiliseyi terk ettim ve kendime yeni bir din aramaya başladım. -Bu arada yaşantın nasıldı? Bir takım kötü alışkanlıkların var mıydı? Zina yapmanın ve uyuşturucu kullanmanın kötü davranışlar olduğunu düşündüğüm için bu tür kötü alışkanlıklardan uzak duruyordum. Yaşantım aslında çok da kötü sayılmazdı. Çevrem tarafından iyi bir insan olarak biliniyordum. Fakat zihnim çok karışıktı. Kiliseyi terk ettikten sonra benim için hayatın pek fazla anlamı kalmamıştı. Kendime sürekli olarak “niçin yaşadığımı” soruyordum. Yaşadığım bu hayatın bir amacı olmalıydı ve ben yaşamımın sonunda bu amaca ulaşmalıydım. OTOSTOPLA BAŞLAYAN HİDAYET ÖYKÜSÜ -Bize İslam'a giriş serüveninden bahseder misin? Nasıl Müslüman oldun? Anne ve babam Frankfurt'un kuzeyindeki bir köyde yaşıyorlardı. Bir hafta sonu ailemi ziyaret etme niyetiyle kaldığım evden çıkarak otobüs durağına gittim. Köyümüze giden otobüse yetişememiştim, diğer otobüsü beklemeye de hiç niyetim yoktu. Bu nedenle otostop yapmaya karar verdim. Benim otostop yaptığımı fark eden bir sürücü önümde durup beni arabasına davet etti. Sürücü bir Türk'tü ve ismi de Davut'tu. Ailemin yaşadığı köye çok yakın bir yerde evi varmış ve bazı tatil günlerini bu evde geçiriyormuş. Davut'la aramızda güzel bir sohbet başladı, bir saate yakın sohbet ettik. Farklı bir insanla tanıştığımı hissediyordum. Her şeyden önce yüzü çok huzurlu görülüyordu. Cümlelerini seçerek kuruyor, son derece etkili ifadeler kullanıyordu. Arabasıyla beni ailemin evine kadar götürdü ve bana telefon numarasını ve kaldığı evin adresini verdi. Bir gün sonra bir araya gelmek için sözleşip, birbirimizden ayrıldık. -Arabada yaptığınız sohbet esnasında hiç İslam hakkında konuştunuz mu? Hayır. Hatta onun Müslüman olabileceğini hiç düşünmedim. Çünkü Davut zihnimdeki Müslüman tipine hiç uymuyordu. -Daha sonra ne oldu? Bir gün sonra Davut'un bana verdiği adresteki evine gittim. Yine sohbet etmeye başladık. “MÜSLÜMANLARI TANIDIM, DÜŞÜNCELERİM DEĞİŞTİ” -Neler konuşuyordunuz? Konuştuğumuz konular çok önemli konular değildi. Fakat Davut'un sohbeti çok hoştu ve sohbet ederken karşısındakine değer verdiğini size hissettiriyordu. Sohbetimizin bir yerinde Davut kendisinin Müslüman olduğunu ve benden izin isteyerek kısa bir süreliğine Allah'a ibadet etmesi gerektiğini söyledi. Davut'un Müslüman olduğunu öğrenince çok şaşırdım; çünkü Davut, kilisedeki papazdan haklarında çok şey dinlediğim Müslümanlara hiç benzemiyordu. Davut'un ibadet etmesini seyrettim, ibadet esnasında yüzü çok huzurlu ve sakin görünüyordu. Daha sonra yanıma geldi ve bu yaptığı ibadetin namaz olduğunu söyledi. Davut'a, Müslüman olduğunu öğrenince çok şaşırdığımı ve Müslümanlar hakkında bildiklerimin hiç de iyi şeyler olmadığını söyledim. Bana “istersen seni başka Müslümanlarla tanıştırayım ve Müslümanların nasıl insanlar olduğunu kendin gözlemle” dedi. Bu teklifini kabul ettim ve bir gün sonra Müslümanların toplandıkları bir mescide gitmek için kendi aramızda sözleştik. Bir sonraki gün Davut bizim evimize geldi ve birlikte Frankfurt'taki bir mescide gittik. Mescidde Türk, Arap, Afrikalı, Asyalı ve Alman Müslümanlar vardı. Farklı farklı milletlerden olan bu insanların eşit şekilde bir araya gelip bir yaratıcıya ibadet etmeleri beni çok etkiledi. Almanlar genel olarak yabancıları aşağılıyorlardı ve onlarla bir arada bulunmaktan çok hoşlanmıyorlardı. Fakat bu mesciddeki Müslüman Almanlar, diğer milletlerden olan Müslümanları son derece seviyorlar ve onlarla arkadaşlık yapıyorlardı. Beni etkileyen bir başka şeyde ezan sesiydi. O dönemler hastaydım ve başımda aşırı bir ağrı vardı. Fakat mescidin içinde ezan okunduğunda başımdaki ağrı gidiyordu. Bu nedenle mescidde bulunduğum süre içinde sürekli ezan vaktini sabırsızlıkla bekliyordum. Davut'la birlikte mescide yaptığım ziyaretler esnasında Müslümanların hiç de bize papazlar tarafından anlatıldığı gibi olmadıklarını gördüm. Mescidde tanıştığım Müslümanlar birbirlerine çok saygı duyuyorlardı ve her şeyden önce Almanlar gibi bencil değildiler. Birbirlerine iyilik yapmaktan zevk alıyorlardı ve çok huzurlu bir halleri vardı. Her ziyaret sonrası Müslümanlara karşı olan sevgim daha da arttı ve düzenli olarak Davut'un bana verdiği kitapları okumaya başladım. En sonunda Davut beni Kur-an'la tanıştırdı. Kur-an okumaya başlayınca tarifsiz bir duygu hissetmeye başladım. Okuduğum her ayet bende büyük etkiler oluşturuyor ve beni bu mukaddes kitaba hayran bırakıyordu. 2 hafta sonunda Kur-an'ın Almanca tercümesini bitirdim ve bitirir bitirmez Müslüman olmaya karar verdim. Davut'la birlikte tekrar mescide gittik ve mesciddeki kardeşlerime artık Müslüman olmak istediğimi söyledim. Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum. Sanırım bu duruma en çok Davut sevindi. Çünkü peygamberimiz bir kişinin Müslüman olmasına vesile olan kişinin cennete gireceğini haber veriyor. “Gülüşmeler…” “KUR'AN ÇOK AKTÜEL BİR KİTAP” -İslam'a girenlerle yaptığım röportajların hemen hemen hepsinde, bu insanların Kur-an'dan yoğun şekilde etkilendiklerini gördüm. Onlara sorduğum sorunun aynısını size de sormak istiyorum. Kur-an'ın neyinden bu kadar çok etkilendiniz? Bir kitabı birkaç kez okuduktan sonra o kitaptan bıkarsınız. Fakat Kuran öyle değil; Kuran'ı okuduğunuzda tekrar okumak istiyorsunuz. Ayrıca Kur-an'ı her okuduğunuzda bu kitapta yeni şeyler keşfediyorsunuz. Kur-an size yeni bir dünya açıyor, bu dünya vasıtasıyla yaratıcınızın yüceliğini hissediyorsunuz. Ayrıca Kuran çok canlı ve aktüel bir kitap. Asırlar önce gönderilmesine rağmen Kuran'ın söylediği şeyler bu dönemde de geçerli. Kuran'ı okuduğunuzda dün ve bugün arasında hiçbir farkın olmadığını da anlıyorsunuz. Aslında insanoğlunun hikayesi başlangıçtan itibaren hep aynı. Değişenler sadece aktörler… -Müslüman olduktan sonra yaşamında ne gibi değişiklikler oldu? İslam bana sonsuz bir güven duygusu verdi. Kötü ve iyi olan her şey Allah'ın kontrolünde ve başımıza gelen her şeyi Allah'ın dilemesiyle yaşıyoruz. Bu nedenle ilerde yaşayabileceğim olumsuzluklar beni korkutmuyor. Ayrıca İslam'la birlikte hayatım anlam kazandı. Geçici olduğuna inandığım bu dünyaya, ahireti ve Allah'ın sonsuz cennetini kazanmak için bir vasıta olarak bakıyorum. Bu da hayatıma büyük bir anlam kazandırıyor. İnsanların çoğu kendilerine dünyevi hedefler belirliyorlar. Zannediyorlar ki, dünyevi hedeflere ulaştıklarında gerçek mutluluğu da elde edecekler. Hedefledikleri amaca ulaştıklarında kısa bir zaman mutlu oluyorlar, fakat daha sonra bu mutluluğun geçici ve eksik olduğunu fark ediyorlar. Daha sonra başka bir amaca ulaşmak için uğraş vermeye başlıyorlar. Böylece hayat sürüp gidiyor ve kısa zaman sonra hayatın sonu geliyor. Bizim gerçek huzur mekanımız geçici olan bu dünya değil; ebedi olan ahirettir. Bu dünya gerçek hayatın bir kopyasıdır ve bütün kopyalar da sahtedir. “BATI'DA KARDEŞLİK DUYGUSU YOK” -İslam Toplumu ile Hıristiyan Toplumu arasında ne gibi farklar gözlemledin? Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında büyük farklar var. Her şeyden önce Hıristiyanlarda Müslümanlarda olduğu gibi kardeşlik duygusu yok. Hıristiyanlar ve özellikle de Batı İnsanı çok bencil. Müslümanlar başka birisine iyilik yaptıkları zaman sevinirler, fakat Batılılar sadece başkasından iyilik gördükleri zaman seviniyorlar. Ayrıca bugün ne yazık ki Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında olduğu gibi, İslam ile Müslüman'lar arasında da büyük farklar var. -Nasıl yani? İslam'ın ilk zamanlarında İslam ile Müslümanlar arasında hiçbir fark olmadığı için; Müslüman tüccarlar ticaret için gittikleri ülkelerdeki insanların İslam'a girmesine vesile oluyorlardı. İnsanlara, satacakları malların olumlu yönlerini anlattıkları gibi olumsuz yönlerini de anlatıyorlardı. İnsanlar da Müslümanların bu dürüst hallerinden etkilenerek toplu halde İslam'a giriyorlardı. İslam ile Müslümanlar arasında fark olmadığı için İslam Afrika'ya, Asya'ya ve Endonezya'ya kadar yayıldı. Fakat bugün durum hiç de geçmişteki gibi değil. Eğer biz İslam Daveti'nin tekrar dünyaya yayılmasını istiyorsak, her şeyden önce İslam'la aramızda olan farkları kaldırmalıyız. “HER YIL 4 BİN ALMAN MÜSLÜMAN OLUYOR” -Almanya'da şu an İslam'a olan ilgi hangi boyutlarda? Almanya'da her sene en az 4 bin Alman Müslüman Kelime-i Şehadet getirerek İslam'a giriyor. Özellikle Alman kadınlar arasında İslam yoğun şekilde yayılıyor. İslam'ın Alman kadınlar arasında bu denli çok yayılmasının nedeni ise İslam'ın ve Müslümanların kadına verdiği değerden kaynaklanıyor. Mesela Müslümanlar otobüslerde kadınlara yer verirler. Fakat hiçbir Alman böyle bir davranışta bulunmaz, çünkü Batılılar Müslümanlar gibi kadına değer vermiyorlar. Batılıların hayatını anlamlı kılan en önemli şey maddi menfaatlerdir. -Almanya'ya bir daha dönmeyi düşünüyor musun? Kesinlikle hayır. Bu kararımın en büyük sebebi ise evlenip çocuklarım olduğunda çocuklarımın bir İslam Toplumunda büyümesini istemem.

GERCEK HAYAT

Hiç yorum yok: