10 Mayıs 2009 Pazar

Finli Teemu Hyytıa (Yusuf)


9 Eylül 2003 tarihli Helsinki Sanomat Gazetesi, Müslümanlar hakkında bilgi verdikten sonra Finlandiyalı 31 yaşındaki Teemu Hyytıa ile de bir görüşme yapıp onun sözlerine sayfalarında yer verdi. Yusuf ismini alan Hyytıa gazeteye şunları anlattı:
Bana genellikle neden İslam dinini kabul ettiğimi soruyorlar... Onlara, "Bu Allah'ın bir merhametidir" diyorum. Bana göre inanmak zamana ve mekana bağlanamaz, insanları inanmaya sevk eden, yöneten ve yön gösteren Birisi vardır. Kalpteki arayışı, ateşlemeyi ve bir şeye özlemi Allah meydana getirir. Onun emri dışında hiçbir şey olmaz. "İslam'la hayatım nasıl bir boyut aldı ve ne gibi faydalar getirdi?" diye sorulursa bunlara birçok örnek verebilirim. En önemlisi İslam'la ben hayat buldum, İslamiyet bana hayat verdi. Müslüman olduktan sonra yaşamaktan zevk aldım. İslamiyet hayatıma huzur getirdi. Namaz kılmak, oruç tutmak, ibadet etmek, bana erişilmez duygular veriyor. Bu benzersiz duygular hiçbir yerden satın alınamaz ve bulunamaz. Benim için en değerli hediye, bu duygulara sahip olup yaşamaktır.
İslamiyet hayatıma anlam verdi. Anlamsız bir hayat boştur. Günümüz dünyasında hayatını hiç uğruna yaşayan ve değer vermeyenlere rastlamak mümkündür. Günümüz insanlarının çoğu, madde peşinde gidiyor. Hayatlarındaki birçok değerli şeyleri görmüyorlar. Halbuki her şey verilmiş. İnsanların şükür edip mutlu olmaları gerekir. Bütün bunlara sahip olmanın yolu Allah'a yönelip Allah'tan istemektir. Sadece isteyelim, O verir. Kur'an âyetleri ve hadisler hayatıma yön verip âdeta bana öğretmenlik yapmış oldular. Onlar benim tek pusulam oldular. İslam inancı insanlar arasında fark gözetmez. Herkesi eşit görür ve bütün insanları kucaklar. Hiç kimseyi inanmaya zorlamaz. Bunun en iyi örneğini Osmanlı İmparatorluğu'nda görmek mümkündür. Osmanlı, dünyanın en süper gücüyken ve kendileri Müslüman oldukları halde, onlara tâbi olan diğer insanlara dinini yaşama özgürlüğünü vermiştir. Bunun en iyisini İstanbul'da cami, kilise ve sinagogları bir arada görebilirsiniz. İstanbul, benim çok merak ettiğim ve görmek istediğim bir şehirdi. Finlandiya'da tanıştığım Alpaslan Bey beni İstanbul'da bir geziye davet etti. Ben de zaten hep o hayalle avunmuştum, hep İstanbul'u görmeyi istemişimdir. İstanbul'da görmeyi çok istediğim yer Sultanahmet Camii'ydi. Çünkü her yerde resimlerini görüp merak etmiştim. İnanılmaz bir şey oldu. Çünkü konakladığımız yer Sultanahmet civarındaydı. İlk sabah namazımı Sultanahmet Camii'nde kılmak nasip oldu. Kapıdan içeri girdikten sonra dehâ üstü bir mimariyle karşılaştım. Bu mimariyi herhalde üstün bir zeka ve büyük bir servet inşa etmişti. Sabah namazından sonra güneş açmış, gün alaca karanlığa veda etmiş ve Sultanahmet Camii olduğu gibi karşıma durmuştu. Benim için bu, inanılmaz bir görünüştü. Çünkü şafak sökmeden önce minareler bulutların ve sisin içinde kaybolmuştu. İlk defa yakından ve çıplak gözle Sultanahmet Camii'ni görüp doya doya seyrettim. Ardından Süleymaniye Camii, Beyazıt Camii ve Sultan Eyüp el-Ensari Camii'ni gördüm. Âdeta bu camiler görünüşleriyle birbirleriyle yarış ediyorlardı. Sultan Eyüp Camii, İstanbul'dan ayrılmadan en son ziyaret ettiğim camiydi. Sabah namazına yarım saat kala Eyüp Camii'ne gelmiştik. Sabahın soğuğu dişlerimizi titretirken cami içi, avlusu ve dışı insanlarla dolup taşmıştı. Biz dışarıda kendimize çok zor bir yer bulmuştuk. Namazdan sonra söyleyecek bir şey bulamadım.
Topkapı, İstanbul'a gelenler için ayrı bir güzellik. Burada daha çok Osmanlı sultanlarına ait izlere, hayatlarını ve tarihi bir arada görmek mümkündür. Burada da bir şeyin farkına vardım. İyi ki ben de bu güzel dinle şereflenmişim. Şükürler olsun Müslüman'ım. İnsanlar hayatlarında birçok yanlış kararlar verebilir. Ben de hayatımda yanlış kararlar verip pişman olmuşumdur. Fakat bir şeyde eminim ki ve hiçbir zaman da pişman olmadığım Müslüman olmamdır.
Bütün hislerimle diyebilirim ki; çok mutluyum ve bu mutluluğum İslam'ı tanıdığım için olmuştur. Son olarak diyebilirim ki; Allah'ın bize verdiği son ve doğru din İslam'dır.
Abdullah Aymaz
Zaman
01 Ekim 2007, Pazartesi

Hiç yorum yok: