4 Ekim 2008 Cumartesi

İtalyan Semazenler kilisede İslâm'ı anlatıyor


Mevlânâ’nın fikir ve felsefesi Batı toplumunda her geçen gün daha çok ilgi görüyor. İtalya’da ressam, doktor ve profesörlerden oluşan Mevlevi grubu kilise kilise dolaşarak İslam’ı anlatıyor

Almanya, Hollanda, Amerika, Kanada ve İsviçre’de açtıkları Mevlevihanelerde sema yapıyor. Avustralyalı Matthew de Boer, sadece sufi müziği dinlemek için gelmişti Konya’ya. Mevlânâ, ülkesinde de fikirleri bilinen bir düşünürdü. Ancak, ilk kez katıldığı Şeb-i Arus törenlerinden bir hayli etkilendi Boer. Mevlânâ, onun için ‘başka dünyaların kapılarını aralayan’ çok önemli bir kişilikti artık. Mevlânâ’dan etkilenen bir başka Batılı ise Tahir. İtalyan asıllı bir itfaiyeci olan Tahir, Müslüman olduktan sonra eski yaşamının geride kaldığını ve onu hatırlamak istemediğini söylüyor. Hatta bu yüzden ne eski adını ne de soy adını kullanıyor.Bu iki Batılı gibi binlerce Mevlânâ âşığı her yıl düzenlenen Şeb-i Arus törenlerine katılıp yaşadıklarını ülkelerine taşıyor. 731 yıl önce dünyadan ayrılmasına rağmen Mevlânâ’nın fikirleri hâlâ ter ü taze... Mevlânâ’ya ilginin altında Batının manevi dünyasındaki boşluğu doldurma isteği yatıyor kuşkusuz. Özellikle, dünyadan el ayak çekmeden de yaşanabileceği düşüncesi Batılıları hayran bırakıyor.Mesnevi İtalya’da büyük yankı uyandıracakMevlânâ’dan etkilenenlerden biri de İtalyan profesör Gabriel Mandel. 20 yıl önce Cerrahi Halveti Tarikatı’nı Milan’da kuran bir isim kendisi. İtalya’da yedi şehirde merkezi olan tarikatın içinde profesörlerden ressamlara, doktorlardan kimyagerlere, yazarlardan itfaiyecilere kadar birçok farklı meslekten üye bulunuyor. Gruba, 11 Eylül’den sonra İtalya’daki kiliseler, “Bize dininizi anlatın.” teklifi yapar. Daveti geri çevirmeyen İtalyan Müslümanlar, kilise kilise dolaşarak Mevlânâ’nın fikirlerinden yola çıkarak İslam’ı anlatırlar. Mevlânâ felsefesini içselleştiren İtalyan sufiler vasıtası ile birçok İtalyan, İslam düşmanlığından vazgeçtiği gibi pek çoğu da Müslüman olur. Grubun üyeleri, her hafta çarşamba akşamı bir araya geliyor ve Mevlevihanelerinde sema yapıyor. Tarikatın Torino temsilcisi diş tabibi Elvio Arancio, Türkiye’nin AB’ye girmesi için İtalya’da lobi faaliyetlerinde bulunduklarını söylüyor.Gabriel Mandel’in Mevlânâ ile tanışması yaklaşık 30 yıl öncesine dayanıyor. Daha önce Nakşibendi olan Mandel, Türkiye’de Cerrahi Halveti Şeyhi Mustafa Özak’la tanıştıktan sonra Mevleviliğe geçer. Paris’teki Nakşibendi Şeyhi Muhammed Ebu Bekir’e telefon ederek izin alır. İtalyanlar, Mevlânâ’yı bu cemaatin yanı sıra Konya’da düzenlenen uluslararası Mevlânâ sempozyumuyla tanımaya başlar. Fransız olan Prof. Eva de Vitray Meyerovitch’in (Havva Hanım) Mevlânâ hakkında yazdığı Fransızca kitap da çizmede büyük ilgi uyandırır.Mevlânâ hakkında İtalyanca kitap bulunmazken daha önceden Kur’an-ı Kerim’i çeviren Gabriel Mandel, bugünlerde Mesnevi’yi de Latince’ye aktarıyor. Mesnevi’nin İtalya’da büyük ilgi uyandıracağını söyleyen Mandel, manevi duygulara susamış İtalyanların bunu Mevlânâ’da bulduklarını dile getiriyor: “Batıdaki insanlar Mevlânâ’yı örnek alıyor. Mevlânâ’nın manevi dünyası çok temiz ve berraktır. Onun manevi dünyası İtalyanları etkisi altına alıyor ve sanata düşkün olan İtalyanların eserlerine yansıyor.”Budizm’in yerini Mevlânâ felsefesi alacakGabriel Mandel’in eşi Madam Carla, yeni ismiyle Nur da, Mevlânâ’dan ve sema gösterilerinden etkilenerek İslam’a geçenlerden. Mandel çifti her yıl Şeb-i Arus törenlerini izlemek ve Mevlânâ’yı ziyaret etmek üzere Konya’ya geliyor. Papazların yaptığı misyonerlik çalışmalarını Avrupa’da Mevlânâ’nın eserlerinin yaptığına dikkat çeken Gabriel Mandel, Avrupa’da Mevlânâ’ya ve fikirlerine ilginin önümüzdeki yıllarda daha da artacağını ifade ediyor.Mevlânâ hayranlığı dünyada hızla yayılıyor. Mevlânâ hakkında Türkiye’de 200 civarında kitap bulunurken Batılı araştırmacıların hazırladığı kitap sayısı 250’yi aşmış durumda. İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Lehçe, Felemenkçe, Danca gibi dillerin yanı sıra doğuda Hintçe, Urduca yazılan Mevlânâ kitapları büyük ilgi ile karşılanıyor. Amerika’da son 10 yıl içinde Coleman Barks’ın Mevlânâ’nın eserlerini çevirirken değişiklikler yapmasına rağmen bu kitapların toplam satışı 4 milyonun üzerine çıkmış durumda.Mevlânâ aslında Batılı yazarlar tarafından geçtiğimiz yüzyılda da okundu. Bunun en büyük örneği Alman şair Goethe’nin şiirlerinde Mevlânâ’dan bahsetmesi. Ancak bu şiirlerin üzerinde çok fazla durulmaması Mevlânâ’nın felsefesinin yüzeysel kalmasına sebep oldu. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın, Batılı yazarların geçtiğimiz yüzyılda Mevlânâ ile ilgilenmesini yeni bir Rönesans isteğine bağlıyor. “Mevlânâ’nın hoşgörüye, insan sevgisine, insana önem vermesi, ona ilgi duyulmasını sağlıyor.” diyen Aydın, bu düşüncenin herkese hitap etmesinden dolayı insanları etkilediğini düşünüyor: “Avrupa, 19. yüzyılda yeni bir Rönesans aramaya başladı. Hıristiyanlığın insanları tatmin etmemesi üzerine yeni fikirler aranır oldu. Ancak Max Muller gibi yazarlar tarafından Hint felsefesi empoze edildiği için Mevlânâ o zaman Batıda ilerleyemedi. Ancak bu yıllarda Mevlânâ düşüncesine karşı sevgi yeniden canlandı. Avrupa’nın önümüzdeki yıllarda İslam mistisizmine ihtiyacı olacak ve Mevlânâ’nın fikirleri daha fazla yayılacak.”Mevlânâ Amerika’da daha çok İran üzerinden tanındı. Coleman Barks gibi yazarlar da Mevlânâ’nın Müslüman olduğu vurgusunu çok fazla yapmadı. Birçok Amerikalı Mevlânâ’nın Müslüman olduğunu öğrenince şaşırıyor. Kimi zaman da Mevlânâ’nın düşünceleri Budizm gibi felsefelerle yan yana konuluyor. Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mevlânâ’nın sözlerinin kimi zaman eksik verildiğini belirterek, “Örneğin, ‘Bir ayağım pergel gibi İslamiyet’te sabit durduğu halde, diğer ayağımla 72 milleti dolaşırım.’ sözünün sadece ‘72 milleti dolaşırım’ bölümü alınarak insanlara aktarılıyor. Bu tür eksik anlamların dışında Mevlânâ Batıda bilinçli bir şekilde tanınıyor.” diyor.Batılıların ülkelerinde sema izlediklerini ve Konya’ya sema izlemek için gelmediğini vurgulayan Şimşekler, asıl amaçlarının Şeb-i Arus’ta Konya’da bulunmak olduğunu kaydediyor. Nuri Şimşekler, “İslam dünyasının Batıya sunabileceği en büyük referans Mev-lânâ’dır.” diyor.
AKSİYON /SAYI 525

Hiç yorum yok: