1 Ekim 2008 Çarşamba

İngiltere`nin ilk camisi kurtarılmayı bekliyor!


İngiltere`nin Liverpool Belediyesi Belediye Meclis görevlileri belediye ait dosyaların arşivlendiği odaya uzun yıllardan bu yana nedenini bilmeden "küçük cami" adını verirlerdi. Müslümanların namaz kıldığı yere "cami" dendiğini ve bu arşiv odasının camiye benzemediğini bilmelerine rağmen bu isim garip bir şekilde uzun yıllardır bu odayla anıldı öyle ki odanın künyesine dönüştü. Ta ki ismin üzerindeki sis perdesi kalkıncaya ve görevliler isimlendirmenin altındaki gerçek nedeni ortaya çıkarıncaya kadar. Dosyaların saklandığı oda sıradan bir cami değildi, aksine Müslümanların İngiltere`de kurduğu ilk mescitti.

Proham binasının arkalarında yer alan bir odada bulunan "küçük cami" ışık görmeyen bir yerdedir. İngiltere`de bir asırdır en büyük dini azınlığın tarihini yazan bu oda ışıksız bir yere dönüşmüş ve içinde hazineler ve boş raflar barındırır hale gelmiş. Caminin girişinde daha önce bulunan kemer gitmiş yerine boyası kalkmış kahverengi demir bir kapı gelmiş. Bina içeriden sanki bir saldırıya uğramış gibi duruyor, ya da çok çetin bir savaştan çıkmış gibi.

Proham`ın terk ve ihmal edilmiş bu binasında bir zamanlar cami olan oda tavanının bir köşesinde nakşedilmiş olan İslam sanatına ait birkaç resim dışında İngiltere Müslümanlarına ait tarihi bir eser olduğuna işaret eden hiçbir şey bulunmamaktadır.

TIMETURK`ün haberine göre, Bu caminin hikâyesi 1889 yılında bir doğum günü gecesine uzanıyor, Müslüman olan ve adını Abdullah olarak değiştiren "İngiltere Şeyhülislamı" Henry Quilliam Proham binasını satın alıp bir odasını mescide çevirince İngiltere Müslümanlarına ait ilk cami gün ışığına çıkmış oldu.


William Henry Quilliam

MÜSLÜMANLARIN GENİŞ UFKA SAHİP OLDUKLARINI GÖRDÜ
Henry Quilliam yaşadığı dönemde çok gürültü koparmış biri, Liverpool`da doğan bu İngiliz avukat Fas`a yaptığı geziden bambaşka bir insan olarak döndü, İngiliz şapkasını çıkarmış başına beyaz bir sarık sarmıştı, klasik kıyafetlerini bırakmış Araplara özgü beyaz elbise giymişti. Liverpool`da dolaşan bazı rivayetlere göre mahkeme celselerinde Türklere özgü fes giyiyordu, diğer bir kısım rivayetlere göre ise şehirde beyaz bir atın sırtında dolaşıyor ve şehrin Hıristiyan ahalisini Hıristiyanlığı bırakıp kendisi gibi İslam`ı seçmeye davet ediyordu. 1856`da doğan Henry Quilliam hukuk eğitimi gördü ve sonradan ülkenin en tanınmış avukatları arasında yer aldı. William, saat imalatçısı bir babanın ve ev hanımı bir annenin evlâdı idi. Dedesi John Quilliam deniz kuvvetlerinde tanınmış bir kaptandı. Köklü bir aileden gelen Henry, daha küçük yaşlarda güzel konuşması ve zeki tavırlarıyla dikkat çekmeye başlamış. Öğretmenlerinin tavsiyesi üzerine hukuk okumuş.

Ancak maruz kaldığı yoğun baskılar neticesinde İngiltere`yi terk edip kafa dinlemek amacıyla 1882`de Güney Fransa`ya gitmek zorunda kaldı. İddiaya göre Fransa`dayken Akdeniz`in öte tarafına geçme kararı alarak Cezayir ve Fas`a gitti. Bu seyahatinde Henry, Müslümanların hiç de kendine anlatıldığı gibi vahşi, medeniyetten uzak, ilkel insanlar olmadığını gördü. Aksine Müslümanlar kendini medeni gören birçok Avrupalıdan çok daha ufku geniş ve engin bir kalp kültürüne ve manevi iklime sahiplerdi. Bu seyahat esnasında gördükleri, yaşadıkları, Henry`nin dünyaya bakışını değiştirdi.


FAS`TA İSLAM İLE TANIŞTI
1887`de William Henry Müslümanlığı seçti. Daha 31 yaşındaydı, İslâm ve Müslümanlık için yapmayı plânladığı çok şey vardı. 1889`a kadar seyahat için gittiği bu coğrafyada kaldı ve İslâm hakkındaki bilgisini geliştirdi. Arapça öğrenmiş ve İslâm`ın temel prensiplerini akademik seviyede anlatabilecek kadar derin bir müktesebata ulaşmıştı. Artık hayatında tek istediği şey, kendi memleketindeki insanlara da tecrübesini aktarmak ve karanlıktaki ruhlara aydınlığa giden yegâne yolu gösterebilmekti. Dönüşte bambaşka bir adam olmuştu. Henry olan adını Abdullah`la değiştirmiş, Arapça ve Farsça konuşur olmuştu. Beraberinde getirdiği maymun hayatının geri kalan kısmında ona arkadaşlık eden bir hayvan olmuştu.

Fas`tan 1889`da döndükten sonra Abdullah Liverpool`da ilk işi olarak bir mescit açmayı kararlaştırdı. Bu iş için West Derby Caddesinde yer alan Proham binasını seçti. Burayı satın alan ve bir odasını mescide öteki odalarını İslam dininin öğretilmesi için medreselere dönüştüren Henry bir odasını da çocuklara tahsis etti. Mescidin açılışını da doğum gününe denk getirdi. İddiaya göre mescidin açılışını doğum gününe denk getirmesinin nedeni aileleri hediye alamayacak olan fakir çocuklar için bir kutlama düzenlemekti.


KİTABI 13 DİLE TERCÜME EDİLDİ
İngiltere`nin dört bir tarafını dolaşan Quilliam özel toplantılarda İslam`ı anlatıyor yeni dinini müjdeliyordu. İslam Dinini tanıtıcı periyodik bir dergi çıkardı, İslam dinini nasıl seçtiğini anlattığı "İslam Dini" diye bir kitap da yazdı. 13 ayrı dile tercüme edilen kitap, "Din-i İslâm" adıyla Osmanlıcaya da çevrildi. Kitabıyla övünmeyi seven Quilliam İngiltere Kraliçesi Victoria ve Mısır Valisi tarafından da okunduğunu iddia ediyordu. Quilliam 10 yıl içerisinde 150 kişinin İslam`ı seçmesine vesile oldu. Müslüman olanlar arasında 63 yaşındaki annesi ve biri doktor olan iki oğlu da vardı.


2. ABDÜLHAMİD ONA"ŞEYHÜLİSLAM" ÜNVANI VERDİ
Quilliam`ın ünü yaşadığı kentin ve ülkenin dışına taştı, öyküsü doğuya kadar ulaştı. Çok sayıda Müslüman devlet başkanının hayranlığını ve takdirini kazandı. 1890 yılında bir arkadaşı, Müslümanların başı ve aynı zamanda Osmanlı Sultanı olan Sultan İkinci Abdülhamid`i ziyaret etmesini söyledi. 1890 yılının sonbaharında İstanbul`da Abdülhamit Han ile görüştü. Sultan, İngiltere`den gelen bu pırıl pırıl insanı hürmet ve ihtimamla karşıladı. Bir devlet reisi gibi ağırladı. Bir hafta misafir etti ve saltanat kayığıyla İstanbul`u gezdirdi. Gideceği vakit kendisine hediye ve ulufelerle birlikte bir padişah fermanı verdi. Bu fermanda Padişah ve Halife-i Rûy-i Zemin İkinci Abdülhamit Han; William Henry Quilliam`ın Britanya`nın Şehülislâmı vazifesine getirildiğini ve isminin de bundan sonra Abdullah Quilliam olduğunu ifade etmiştir(1894). William Henry bu onurlu vazifeyi kabul etti. O günden sonra Devlet-i Aliye`nin bir memuru olduğunu göstermesi açısından kafasından Osmanlı fesini hiç çıkarmadı. Osmanlı memurlarının giydiği esvabı giyerek İngiltere`de dolaştı. Zira o artık Devlet-i Aliye`nin ve Halife-i İslâm`ın bir memuru idi.
Aynı zamanda İran Şahı ve Afganistan Emiri tarafından da onurlandırıldı. Emir cami ve medrese inşaatı için maddi yardımda bulundu. Liverpool belediyesinde görev yapan Peter Afganistan Emirinin Proham binasını satınalması ve binayı cami ve medreseye dönüştürmesi için Quilliam`a beşbin dolar bağışladığını söylüyor. Ancak Quilliam`ın İslam Ülkelerinde bıraktığı bu olumlu ize karşın kendi ülkesinde böyle bir etki bırakamadı.


OSMANLI CASUSLUÄžU İLE SUÇLANDI
Quilliam Müslüman olduktan sonra kendi hükümetinin siyasetini acımasızca eleştiren bir insana dönüştü. Özellikle ülkesinin Sudan siyasetini çok sert bir şekilde eleştirirdi. 1895`ti Ermeni soykırımı nedeniyle İngiltere`nin eleştirilerine karşı Osmanlı Sultanını savunuyordu. Sultana yöneltilen eleştirileri gayri adil ve haksız buluyordu. İngiltere Toplumu Quilliam`ın eleştirilerini kabul etmekte zorlandı, Quilliam`ın makul ölçüler dışına çıkmaya başladığını düşündü.

Quilliam hayatını, İslâm`ı İngiltere`de anlatmaya adamıştır. Önce işe çevresinden başladı. Mescit haline getirdiği evini daha sonraki yıllarda bir vakfa dönüştürdü ve bu vakıf üzerinden İngiltere`nin çeşitli yerlerinde mescit ve camiler açmaya başladı. Önceleri çok mütevazı gayretler ile başlayan bu hizmet, çok çabuk netice vermeye başladı. Her geçen gün Müslüman olan İngilizlerin sayısı arttı. Durumdan rahatsız olan bir kısım medya William Henry Quilliam`i, Osmanlı casusluğu ve döneklikle suçladı. William Henry vesilesiyle Müslüman olanlara o yıllarda medyanın alay maksatlı verdiği bir isim vardı: "Turn to Turk." (Türk oldu, Türk`e döndü.) Bu alaycı ifade daha sonraları Müslüman olan İngilizler tarafından benimsendi. Bugün Müslüman olan 15 bin civarındaki İngiliz artık kendilerine "Turn to Turk" denmesinden hoşlanır ve kendilerini ifade ederken bu kelimeyi özellikle kullanır.


1908`DE İSTANBUL`A GÖÇETTİ
Bu gelişmeler üzerine "İngiltere Şeyhülislamı" inşa ettiği cami ve medreseleri bırakarak 1908`de Türkiye`ye göç etti. İslam`ı seçen iki oğluysa çok kısa bir süre daha Liverpool`da kaldıktan sonra Proham binasını belediyeye satıp doğuya göç ettiler. O tarihten beri kendilerinden bir haber alınamadı. Şeyh Abdullah`ın sahte isimlerle İngiltere`ye döndüğünü iddia eden rivayetlere rağmen ölümünden kısa bir süre önce 1932`ye kadar İngiltere`ye döndüğüne dair bir kayıt yoktur. Şeyh İngiltere`de Müslümanların yoğun olduğu Viking kentine defnedildi.

William Henry 1932 yılında vefat ettiğinde, geride hidayetine vesile olduğu 600`ü aşkın Müslüman İngiliz bırakmıştır. Bugün İngiltere`deki Müslüman İngilizler vefa borçlu oldukları Abdullah Quilliam`ı her yıl düzenledikleri bir anma gecesiyle yâd ederler. Anma gecesine katılan erkeklere girişte Osmanlı fesi dağıtılır. Zira Abdullah Quilliam hayatı boyunca bu fesi çıkarmamıştır.

Şeyh Abdullah`ın vefatından, iki oğlunun kaybolmasından, medreselerinin kapatılıp binanın belediyeye satılmasından sonra İngiltere`deki ilk caminin hikâyesi de zamanın sayfaları arasında kayboldu gitti. Ta ki 1998 yılında Reşid ve Sümeyye adında iki araştırmacının tezlerini hazırlarken bu caminin izlerine rastlayıncaya kadar.


EKBER: İNGİLİZ MÜSLÜMANLAR KÖKLERİNE ULAŞIYOR
Bu Liverpool`daki Müslüman toplum için sıradan bir haber değildi. 10 yıl önce binanın restore edilip şehrin İslami mirasını sergilemek ve caminin genişletilerek yeniden açılmasını sağlamak amacıyla kurulan "Abdullah Quilliam Vakfı" Başkanı Muhammed Ekber Ali; "İngiltere Müslümanları kökenlerini daima dışarıda ararlar, hâlbuki kendi ülkemizde köklerimizin olmasını keşfetmek bizim için harika bir durum" diyor.

Quilliam binası halen Liverpool belediyesinin elindedir, ancak belediye binayı Abdullah Quilliam Vakfına iki yıllığına kiralamayı kabul etti, kira sözleşmesi önümüzdeki eylül ayında bitiyor. Ancak vakıf binayı restore edecek mali kaynak bulursa kiralama süresi 150 yılına çıkabilir.

Ancak Ekber`e göre uzun yılların ihmali sonucu büyük zarar gören binanın restorasyonu çok yüksek maliyetli olur. 5 milyon dolara kadar çıkabilir. Vakfın bu rakamı toparlaması ve İngiltere`deki yüksek malzeme ve işçilik fiyatları yüzünden finansörleri ikna etmesi çok zor.

Ekber; "geçmişte Arap yetkililerden ve aracılardan çok sayıda vaat aldık, ancak şimdiye kadar onlardan bize bir haber gelmedi, binanın restore edilmesi ve caminin açılışı için gerekli olan bağışlar da gelmedi" dedi. Ekber`e göre caminin kubbesiz oluşu bağışçıların heyecanını biraz öldürüyor gibi, Ancak bir yandan da Peygamberimiz Muhammed(sav)`in kurduğu ilk mescidin de minaresiz olduğunu hatırlatıyor. Ekber restorasyon projesi caminin genişletilmesi, kubbe ve minarenin yapılmasını da kapsıyor dedi.


LİVERPOOL`DA 20 BİN MÜSLÜMAN YAŞIYOR
400.000 nüfuslu Liverpool`da 20.000 Müslüman yaşıyor. Cuma namazlarını iki ayrı camide kılıyorlar. Ekber, "İngiltere Müslümanlarının köklerini başka ülkelerde aramayı bırakıp köklerinin kendi ülkelerinde olduğunu hissetsinler" dedi. Ekber Liverpool`daki Müslümanların binayı yeniden restore edip camiyi açmaya çok hevesli olduklarını ancak verdikleri bağışların bunu gerçekleştirmeye yetmeyeceğini söylüyor. Ekber proje sadece Müslümanların mirası değil şehrin de mirası olduğunu söylüyor. 2008 Dünya Kültür Başkenti seçilen Liverpool İngiltere`de Liverpool ile Manchester`i birbirine bağlayan ilk demiryolunun inşa edildiği kenttir aynı zamanda. Yine ilk futbol sahası olan Gudison Parkın inşa edildiği kent de burasıdır. (1892) Son olarak İngiltere`de ilk caminin burada inşa edildiği ortaya çıktı. Kentin sakinleri bu iş için heyecanlı gözüküyorlar. Ahalinin çoğu camiyle ve caminin tarihiyle ilgili fazla bir şey bilmemelerine rağmen proje onları heyecanlandırıyor. Liverpool`da doğup büyümesine rağmen bayan Kuyt`ın burada cami olduğundan haberi yoktu. Ancak camiyi ve tarihini tanıyınca proje için heyecanlanmaya başladı.
Yeni Şafak
-04-04 -2008

Hiç yorum yok: