1 Ekim 2008 Çarşamba

Bizans ordusunun Müslüman olan komutanı George




Hz. Peygamber s.a.s., İslamın payidar olması ve insanlığın kurtulması için, milâdi 7. yüzyılın iki emperyalist süper gücü olan Bizans ve Iran İmparatorlukların çökmesi gerektiğine işaret etmiş ve daha hayatta iken, buralara savaş açmıştır. Bizans ve Iran: Bugünün Rusya ve Amerika’sı, Avrupa’sı ve Çin'i...Bizans köyleri, kasabaları, şehirleri, teker teker İslâm Devleti'nin egemenliğine giriyor: Halid b. Velid'in elinde teslim oluyorlardı... Resûlullah s.a.s'in duası gerçekleşmiş, Halid Allah’ın kılıcı (Seyfullah) olmuştu... Koca Bizans kaleleri, âdeta onun kılıcıyla yerle bir oluyordu. Bunlar hikâye de değildi... Nitekim iki süper devletten Bizans, her gün biraz daha küçülüyor, topraklarını, vatandaşlarını İslam adaletine, yani Allah’ın kanunlarına terk ediyordu. Bu şekilde, tek gayeleri Allah’ın kanunlarını her tarafa ha kim kılmaya matuf olan (1) İslam ordusu, bugünkü Ürdün sınırları içerisinde bulunan ve o zamanlar Bizans’ın elinde bulunan Yermuk'a varmıştı.İslam ordusunda, 100'ü Bedir savaşına iştirak etmiş olan (Bedrî) bin kadar sahabe vardı (2).

İKİ ORDU KARŞILAŞIYOR

İslam ordusuyla kâfir ordusu karsı karsıya gelmişlerdi. Her iki tarafın ordu komutanları, ordularının savaş düzenine sokuyor, son taktiklerini veriyorlardı.
Her iki ordu bu şekilde karşı karsıya gelince, Bizans ordu komutanı George ordusunun saflarından ayrılarak, her iki ordu arasında durdu ve İslam ordu komutanı Halid'i istedi. Halid, yerine Ebû Ubeyde Ibnu'l-Cerrâh'i bırakarak, atini George'ye doğru sürdü. Her iki komutan birbirlerine o kadar yaklaştılar ki, atlarının boyunlan birbirine değiyordu (3).
İki davanın, ideolojinin, dünya görüsünün temsilcileri karşı karsıya gelmişlerdi: Bir yanda İslam, öbür yanda Sirk ve Küfr!..
Her iki komutan birbirlerine aman verip konuşmaya başladılar. George söyle dedi:

— Ya Halid, bana doğruyu söyle ve yalan söyleme! Çünkü hür olan yalan söylemez. Bana oyun oynamaya da kalkma, çünkü asil olanlar, Allah rızası için konuşmak isteyene oyun yapmazlar. Allah’ın sizin Peygamber'e gökten bir kılıç indirdiği ve Peygamber'in de onu sana verdiği ve o kılıcı üzerlerine çekip savaştığın her kavmi maglub ettiğin doğru mu? Halid:
— Hayır! Dedi. George tekrar sordu:
- O halde, niçin Seyfullah (Allah’ın kılıcı) diye adlandırıldın? Halid su cevabi verdi:

- Allaha teala bize Peygamberini gönderdi. O bizi İslam’a davet etti. Biz ise, ondan nefret edip, ondan uzaklaştık. Sonra bir kısmımız ona inanıp, tabi oldu, bir kısmımız da onu yalanlayıp uzaklaştı. Ben, onu yalanlayıp, ondan uzaklaşan ve onunla savaşanlar arasındaydım. Daha sonra Allah kalplerimize hidayet verdi ve ona inandık. O zaman bana, "Sen, Allah'a başka güçleri ortak kosanlar -yani O'na inandıklarını söyledikleri halde O'nun kanunlarına değil, kendi yaptıkları kanunlara tabi olanlar- üzerine çekilmiş olan Allah kılıçlarından bir kılıçsın!" dedi ve muvaffak olmam için dua etti. Böylece bana "Seyfullah" dendi. Ve ben, Allah’ın yanında başka güçler tanıyan, onlara tabi olanlara karşı en şiddetli savaşan Müslümanlardan biriyim. George:

— Doğru söylüyorsun, dedi ve devam etti:

— Ya Halid, beni neye davet ediyorsun? Halid söyle dedi:

— Allah dışında, itaat edilecek hiç bir ilâh, yani güç, yani put, yani makam, yani kişi tanımadığına; Muhammedin, O'nun hem kulu, hem de Peygamberi olduğuna inanmak ve bunu herkese karşı açıkça ilân edip sehâdet etmek; Peygamber vasıtasıyla Allah'tan gelen kanunları ikrar edip uymak! George söyle sordu:

— Peki, bu dediklerini kabul etmeyenlere ne yaparsınız? Halid su cevabi verdi:

— Teslim olurlarsa, onlardan cizye alır, inançlarına karışmayız ve İslam Devletine tabi olurlar. George devam etti:
— Cizye vermezlerse? Halid söyle dedi:
— Onlara savaş açacağımızı söyler ve onlarla savaşırız! George tekrar sordu:
— Bugün dininizi kabul edip size katılanların Allah katında mevkisi ne olur? Halid su cevabi verdi:
— Allah’ın bize farz kıldığı gibi, mevkisi bizimkiyle ayrı olur. Güçlü olanımız, zayıf olanımız; önce Müslüman olanımız; sonra Müslüman olanımız, hepimizin mevkisi birdir. George yine sordu:
— Ya Halid, bugün sizin dininize girenin sevabı ile sizinki aynidir, demek mi istiyorsun? Halid:
— Evet, hatta bizden de üstündür! George:
— Nasıl sizinle bir olur ki, siz ondan önce Müslüman oldunuz? Halid:
—Biz bu dine girip, Peygamberimiz s.a.s.'e biat ettiğimizde, o aramızda yaşıyordu. Ona Allah'tan haberler geliyor, o da bize tebliğ ediyordu. Bize öyle deliller gösteriyordu ki, bizim gördüklerimizi görenlerin, duyduklarımızı duyanların Müslüman olup, biat etmeleri tabii bir şeydi. Size gelince; siz bizim gördüklerimizi görmediniz, duyduklarımızı duymadınız ve onda müşahede ettiğimiz harikalara şahit olmadınız. Onun için, aranızdan, kim samimi bir niyet ve ihlâsla dinimize girse, o bizden üstün olur! George söyle dedi:
— Billâhi bana doğru söyledin, yalan söylemedin ve beni kendi fikrine çekmek için bir şey söylemedin. Halid:
— Billâhi sana doğru söyledim. Benim, ne senden ve ne de siz-en olan hiçbir kimseden korkum yok! Sana söylediklerimin doğru olduğuna da Allah kefildir.

BİZANS KOMUTANI MÜSLÜMAN OLDU
Bunun üzerine George,, "doğru söyledin" dedikten sonra, kalkanını ters çevirdi ve Halid'e yaklaşarak, "bana İslam’ı öğret" dedi.Halid, George’ye karargâhına götürerek, üzerine bir tulum su döküp guslettirdi. Daha sonra da iki rekât namaz kildi.George'nin Müslümanlar tarafına geçmesini hücum sanan Bizans askerleri saldırıya geçti ve savaş başladı.George Müslüman olmuş, Halid'in yanında, biraz önce komutanı olduğu Bizans ordusuna karşı savaşıyordu. Savaş aksama kadar sürdü ve İslam ordusunun zaferiyle son buldu (4).

FARKLI BİR ŞEHİT
Müslüman şehitleri arasında, bir tanesi vardı ki, farklıydı öbürlerinden. Peygamber'i görmemiş, Kurman-i duymamıştı o...Zekât nedir bilmiyor, Hac 'dan dan habersizdi o... Ayet okumamış, oruç tutmamıştı o... Bu farklı şehidin adi George idi. Halid'e bakarak kıldığı iki rekât namazdan başka namaz kılmadı. Adini bile Müslüman adına çevirmeye fırsatı olmadı. Bir tek şey bildi George: Kendini Allah davasına feda etmek... Buram buram sehadet kokuyordu George. Cennet görevlileri onu cennette ağırlamak için yarışıyorlardı âdeta... Allah’ın kılıcı Halid, Müslüman olusu henüz bir günü doldurmamış olan bu şehide gıpta ile bakıyor, Allah’ın hikmet ve kudreti karsısında, sevinç ve şükür gözyaşları döküyordu. George, "kalu belâ"dan beri, Allah davası için şehid olmus, en güzel insanlar arasına giriyordu... Ne mutlu ona ve onun gibi olanlara!..



Dipnotlar:
(1) Bk. Kuran-i Kerim. Bakara sûresi, 193
(2) Taberi Tarihul-Umemi ve'l-Mulûk, Beyrut, 1962, III. 397
(3) Taberi, a.g.e III. 398.
(4) Savaşın ayrıntıları için bk. Taberi a.g.e III. 398-401

Kaynak: Prof. Ihsan Süreyya Sırma, Tarih şuuru, Seha yayınları

Hiç yorum yok: