4 Ekim 2008 Cumartesi

ABD'DE MÜSLÜMANLAR


ABD'de Müslümanlık nedir, nasıldır, gücü nedir, homojen midir, siyasi yapılanması hangi aşamadadır, Amerikalılar bu kitleye nasıl bakıyorlar, daha önemlisi onlar Amerika'ya ve Amerikalılara nasıl bakıyorlar?.. Tamamı pek yanıtlanmamış sorular manzumesi oluşturuyor.
ABD politik sistematiğinin lobi temelli olduğu anımsandığında, Müslümanların durumu daha ilginç hale geliyor. Bir de 11 Eylül var ama ülkedeki İslami yapının taşlarını söylendiği denli oynatmış değil.
Birleşik Devletler'deki Müslümanların din, kültür, milliyet, dil, etnik köken, mezhep ve ideolojik açıdan farklılıkları inanılmaz ölçülerde. Bu yönüyle dünyanın diğer yörelerindeki hem-cinslerinden çok farklı değiller! Ama farkın da farkları mevcut. Dünyanın farklı bölgelerinden gelip, ülkenin farklı yörelerine yerleşmişler. Bu farklılıklar o kadar derin ki; örneğin 56 İslam ülkesinin temsil edildiği İslam konferansı Organizasyonu'nda (OIC) veya Avustralya, Kanada ve Güney Amerika gibi Müslüman göçmen kabulünün politik uygulamaların bir parçası olduğu ülkelerde bile homojen bir İslami vücut görmek imkansız.
Amerika'daki Müslümanların durumunu irdeleyen her çalışmanın vermesi gereken ilk bilgi, ülkedeki Müslümanların nüfusu. Ancak kötü haber şu ki, bu ülkedeki Müslümanların sayısı bilin(e)miyor! İnanılması zor ama gerçek böyle. Yine de-sağlıksız-bazı rakamlar mevcut.
Örneğin "B'nai B'rith'e(!)" göre bu sayı sadece 3 milyon. "Müslüman Amerikalılar Toplumu"nun-ki en büyük Afrikalı-Amerikalı gruptur-lideri Warith D. Muhammed'in verdiği sayı ise 12 milyon. "Amerikalı Müslümanlar Dayanışma Şurası"nın rakamı da 7.5 milyon. Belki yapılacak şey bu nüfus tahminleri arasından bir ortalama çıkarmak olabilir ki, bu da çok işlevsel değil. Fakat kim ne derse desin, üzerinde her kesimin mutabık olduğu demografik bir kabul mevcut... O da Amerika'daki Müslüman sayısının inanılmaz bir süratle arttığı. Bu artışın temel nedenlerinden biri olarak, Müslümanların artan nüfuslarıyla politik alanda daha etkin olacaklarına yönelik inançları geliyor.
Müslüman toplumun bir kısmı, Amerika'nın keşfi sırasında Colomb'un Arap coğrafyacı El-İdrisi'nin hazırladığı haritayı kullandığına ve Amerika'nın keşfinde-bu yüzden-payları olduğuna inanmakta. İddia uluslararası hukuk ya da modern devlet kuramları için sabit delil olacak gibi değil. Ama daha ilginç iddialar da var... Çünkü Müslümanların bir kısmı da İspanya'nın Hıristiyanlarca-meşhur Endülüs vakası-alınmasından sonra Amerika'ya ilk göç edenlerin İspanya'daki Müslümanlar olduğunu söylemekte. Müslümanların, İngilizler'in ilk kolonileri olan "Jamestown ve Plymouth"dan bile daha önce ilk kalıcı yerleşimi kurdukları ciddi biçimde iddialandırılmakta.
Birleşemeyen...
Yeni kıtada mukim Müslümanların kimlik farklılıkları, tam olarak dünyanın diğer bölgeleriyle olan ilişkileriyle ilintili... ABD'ye ilk Müslüman göçü 1870'lerde gerçekleşmiş. Bu göçün çoğu Lübnan ve Suriye kökenli Müslümanlar'dan. Ancak bu sürecin sonunda Amerika göçmen kotaları uygulamaya başladı ve aslan payını Avrupalı göçmenlere tanıdı. Haliyle Müslüman göçmen nüfusu azaldı. 1950'lere gelindiğinde dramatik bir değişim yaşandı ve ABD, kendi üniversitelerinde eğitim vermek için Ortadoğu'dan öğrenci almaya başladı. Bu öğrenciler açık biçimde Komünizm karşıtı ve Amerikan yanlısı olarak yetiştirildiler. Sonra da ülkelerine döndüler.
Bu öğrencilerin tamamına yakını küresel ölçekli planın yarattığı iyi birer örnek oldu(!) Anti-emperyalist özgürlük hareketinin bir parçası olarak ulusal ve laik eğilimli sosyalist kişiler oldular. Ağırlıklı olarak Nasır'cı olan ve "Arap Öğrenciler Birliği"ni inşa eden Arap milliyetçileri hedeflerine ulaşmak için ciddi bir azme sahiptiler. ABD'de yerleşmeyi seçenlerse, Arap milliyetçisi Arap-Amerikan organizasyonlarının mimarları oldular. Esasen ABD'nin tarihi konjonktürdeki beklentisi de buydu!
1965 yılında "Asyalılar İhraç Kanunu" yürürlükten kaldırıldı. Böylece ABD'ye güney Asya ve Arap ülkelerinden göçmen akını başladı. Bu Müslümanların içinde çok sayıda politik kişilik bulunmaktaydı. Entelektüel seviyeleri yüksek değildi ama ideolojileri vardı. Pakistan'ın kurulması için mücadele etmiş Güney Asyalı göçmenler ve 1967'deki yenilgi sonrası-İsrail, Suriye, Mısır Savaşı-milliyetçiliği bırakmış Arap göçmenler Birleşik Devletler'e taşındı. Elbette görüşlerini terk ederek. Fikri revizyondan geçtiler. İdeolojilerini, inançlarına "up grade" ettiler. Milliyetçiliğin bölücü olduğuna ve İslam'a dönüşün Müslüman devletler için tek kurtuluş/çıkış yolu olduğuna inanmaya başladılar. Halen bu açıyı korumaktalar. ABD yüksek politikalarının Komünizm'e karşı, milliyetçilikten daha sağlam surları olan bir başka ideolojiye ihtiyacı vardı ve bu İslam'dı. Yeşil Kuşak'ın zihni harcı ilk kez böyle döküldü.
1963 yılında bazı İslam ülkelerinin desteğiyle "Müslüman Öğrenci Birliği" kuruldu. Bu birlik ideolojik olarak Arap Öğrenci Birliği'ne rakipti ve ana hedefi tüm İslam ülkeleri için örnek olabilecek bir yönetim sistemi modeli oluşturmaktı. Bu sağlandıktan sonra anavatanlarına dönecekler, sosyalizm ve milliyetçilik karşıtı ve tarafsızlığı benimsemiş devletler kuracaklardı. Bu insanlar bölgenin "beyin göçünün" parçalarıydı. Ancak çoğu öğrenci olan bu kişiler dönmek yerine Birleşik Devletler'de kalmayı tercih etti. Zaman içinde salt bireysel ibadetle sınırlı kalmayan, farklı bir kültür ve değişik bir medeniyet olacak İslami bir yapının savunucularına dönüştüler.
'Kökler!'
Amerika'nın kuzey-doğu ve orta-batısı'ndaki 5 camide yapılan bir araştırma, görüşülen her dört Müslüman'dan üçünün üst düzeyde aydın kişiler olduğunu göstermekte. Buradan çıkan bilimsel sonuç ne yazık ki Amerikalıları pek memnun etmiyor. Amerika'daki Müslümanların "durumunun" nüfusa oranı dikkate alındığında, Amerikalılardan çok daha iyi oldukları görülmekte. Fakat hemen her istatistik bilgide olduğu gibi bu sabiti bozan değişkenler var... Afganistan, Bosna, Irak, Kosova, Lübnan, Libya ve Somali'den gelen Müslümanlar bu entelektüel başarıya gölge düşürüyor. Bu grup içinde yer alan Iraklı, Lübnanlı ve Afganlar içinde okuma-yazma bilmeyenler mevcut.
Amerika'daki Müslümanların üçte biri Afrika kökenlilerden oluşuyor. Afrika'dan getirilen kölelerin 5'te birinin Müslüman olduğu hesaplanmış durumda. Yaşanan süreç içinde çoğu Hıristiyanlığa geçmiş. Afro-Amerikalılar'ın İslam'a dönüşü, 20. yüzyılda Amerika'daki ırkçılığa reaksiyon olarak şekillenmiş. Kendilerine köle sahiplerinin yapıştırdığı etiketlerden sıyrılmak için farklı kimlik ve kendilerine uygun bir zemin yaratma arayışı İslam'a dönüşü hızlandırmış. Bir anlamıyla "kökler"e dönülmüş.
Bu akışın somut neticelerinden biri Noble Drew Ali'nin "Fas-Amerikan Hareketi"ni kurmasıdır. Ölümünü takiben çoğu takipçisi "İslam Milleti"nin kurucusu Elijah Muhammed'in halefi Farah Muhammed'in öğretilerini benimsedi. Elijah'ın ölümünden sonra Warith D. Muhammed, bağlılarını daha Ortodoks bir İslam'a yönlendirdi. Amerika'daki birçok bilim adamı önümüzdeki 20 yıl içinde siyahların büyük çoğunluğunun İslam'a yöneleceğini iddia ediyor.
Ayrışma...
Amerika Müslümanları'nın, farklı dil ve lehçelerin yanı sıra etnik köken ve kabile açısından da derin farklılıkları var. Dil ve kültür farkı Müslümanların sağlıklı bir uyum içinde ivmelenmelerini engelliyor. Arap ülkelerinden gelen göçmenlerin bile çok farklı lehçeler kullanmaları, anlaşmalarını imkânsız hale getiriyor. Dil farklılıkları aynı ülkeden gelenler arasında da mevcut. Örneğin Virginia'da, üç farklı Afgan dili konuşan üç ayrı topluluğa ait üç cami bulunmakta.
Bu işin bir veçhesi... Müslüman toplulukların dini kökenleri arasında da belirgin farklar bulunmakta. Her göçmen grup kendi dini yaklaşımlarını uygulamakta. Ülkelerinden taşıdıkları öğretilerin propagandasını yapan dini liderler ve imamların amacı, Amerika'da kurdukları organizasyonların sürekliliğini, toplumlarının ve özellikle de gençlerinin bu öğretilere bağlı kalmasını sağlamak.
Bu amaç yolunda ilk organizasyon 1954 yılında hayata geçirilen "İslam Toplumu Organizasyonu (FIA)".. ABD ve Kanada'daki 52 cami ve İslam Merkezi FIA'ya bağlı. Ağırlıklı olarak Lübnan, Suriye ve Doğu Avrupalı Sünniler'den oluşmaktalar. Ancak Şii ögeleri de-az olmakla beraber-uhdesinde barındırmakta.
Ancak bu yapı uzun ömürlü olamadı... 1965'ten sonra gelmiş göçmenlerin yapılandırdığı daha güçlü ve aktif organizasyonların gölgesinde kaldı. 1990'ların başında da faaliyetlerine son verdi. Bu Sünni organizasyonların önde gelenleri arasında "Kuzey Amerika İslam Toplumu" ve "Kuzey Amerika İslam Birliği" sayılabilir. Şiiliğin ise tüm renklerini ABD'de görmek mümkün. İran, Irak ve Lübnan'dan gelen, çoğunluğu "Dearborn ve Michigan"a yerleşik Caferiler de haritaya eklenebilir. Ayrıca Doğu Asya'dan ve doğu Afrika ile İngiltere üzerinden ABD'ye geçmiş "İsmaililer" bulunmaktadır. Bu parsalizasyonun bir parçası olarak Yemen'den göç edip New York'un kuzeyine, "Michigan ve Kaliforniya"ya yerleşmiş Zeydiler de bulunmakta. Sünni olmayan gruplar arasında Lübnan, Suriye ve İsrail'den göç etmiş Dürziler ve 11 imama bağlı, Suriye ve Lübnan göçmeni Aleviler de varlıklarını korumakta.
Bunların dışında İslam'ın birçok parçası ABD'de yaşam sürmekte. Örneğin 50'ye yakın Sufi organizasyon bunlardandır... İçlerinde en ilgi çekeni Philadelphia'daki "Bava Muhayyadin Derneği"dir. Bağlıları arasında, çoğunluğu 1960'lardaki yaygın uyuşturucu kullanımından uzak durmayı başarmış, yeni bir kimlik arayanların çocukları olan 4000 Müslüman'dır.
Generation Next...
Amerika'da yaşayan Müslümanların kendileri, çocukları ve hatta torunları arasında da gözle görülür ayrışmalar bulunmakta. Bu oldukça önemli. Çünkü bu sosyolojik hal, Amerikalıların bu gruplara yaklaşımını ve beklentilerini de etkiliyor. 1960'larda göç edenlerle 1870'lerde göç edenlerin torunları arasında da kopukluk-özellikle yaşam/kültür tarzları bağlamında-yoğun.
Yeni kuşaklar artık orta sınıf Amerikalı kompozisyonu çiziyor. Askere alınmışlar, çeşitli vesilelerle ABD'ye hizmet etmişler. 60'larda göç edenlerin ise önceden belirlenmiş kimlikleri ve değişik dünya görüşleri var. Bunlar ve çocukları Amerikan toplumundan etkilenerek, kimliklerini yeniden gözden geçirmişler ve Amerikalılaşmaya başlamışlar. Bu çocuklar için ABD, bildikleri tek vatandır.
Ailelerinin dinini istiyorlar ama kültürlerini benimsemiyorlar. Aslında Müslüman ülkelerin bir kısmında da yaşanan bu durum ailelerden karşılık buluyor... Geldikleri ülkenin kültür ve geleneklerini sanki İslam diniymiş gibi çocuklarına aktarmak ve sadık kalmalarını sağlamak. "Karşı yaka"ya gelince... Konuyla ilgilenen Amerikalılar, Müslümanların kendilerini "Amerika'yı dikkate alarak" yeniden tanımlamalarını istiyorlar. Kendilerini "Amerika'da yaşayan Müslümanlar olarak mı görüyorlar yoksa Müslüman Amerikalılar olarak mı" bunu bilmek istiyorlar! Üzerine pek gidilmiyor gözükse ve konu popüler itibar bulmasa da, Amerikan halkı, güvenlik birimleri ve Washington bu sorulara açık yanıtlar beklemektedir.
Nedret ERSANEL

Hiç yorum yok: