1 Ekim 2008 Çarşamba

11 eylülden sonra gelen müslümanlık


Yeni Müslüman adıyla Nur Aubie, İslam'a giden yolda yaşadıklarını anlatıyor bizlere:Hikâyeye nereden başlayacağımı bilmiyorum. Resmen 1 Ocak 2006 tarihinde Suriye'nin başkenti Şam'da Müslüman oldum. 2003 senesinde şahadet getirdim ve Allah'a ümitlerimi ve hayallerimi arz ettim. Aslında her zaman kendimi yeni Müslüman olmuş gibi hissediyorum. Çünkü bilmediğim o kadar çok şey var ki.Bir ayağım Müslüman toplumunun içinde, bir ayağım da gayri Müslim. Bu çok acı verici ve kötü bir şey.Kendi kendine İslam'ı öğrenen biri olarak, internetten ve kitapçılardan gerçek İslam'la alakalı kitaplar aradım. Az bir parça yönlenebildim ama çoğunlukla yanlış yönlendirildim. Gerçekleri ve doğruları elde etme mücadelesiydi bu. Kuran ve sünnetin dışında ne varsa bir kenara bırakmak istedim. Nerede olduğumu bulmak için çok mücadele verdim. Bu hem bir coşku, hem de bir kalp acısıydı benim için.Birkaç kez gerçekten de çok kötü Müslüman kardeşlerle karşılaşsam da, böylelikle sadece imanım daha da artmış oldu. Gerçekten de bir yerlere koşup, saklanıp ve ağlamak istiyordum. İlk başta Müslüman olarak doğan insanların benden çok daha iyi olduklarını düşündüm. Ama beni asıl şok eden, onlardan daha çok şey bildiğimi fark etmem oldu. Bu gerçekten de beni çok üzdü. Ümmetin gerçekten de büyük bir sıkıntı içinde olduğunu gördüm.Muhammed Saffie isimli ağabeyden gerçekten de çok büyük destek ve rehberlik gördüm ve şimdi Kanada Toronto'daki Uluslar arası Müslüman Derneğinden (IMO) dersler alıyorum. Benim oradaki hocam İmam Hamid Slimi, gerçekten de kalpleri İslam'ın özüne ısındıran çok önemli bir insan. Allah bu iki ağabeyi de cennetiyle mükâfatlandırsın.Burada adlarını tek tek sayamayacağım kadar çok güzel Müslüman ağabey ve ablalarla karşılaştım. Doğru yolda ilerlememe yardımcı olan onların hepsinden Allah razı olsun.Müslim ve gayri Müslimler tarafından yazılmış birçok İslami kitap okudum ve çoğu Müslüman âlimin bilgilerinden istifade ettim. Bunun yanı sıra her gün içi içe olduğum ve karışık İslami mevzuları anlayıp, daha iyi bir insan olmama vesile olanlar var.
Toronto'daki aile hayatı Hikâyemin tam olarak küçüklüğümden itibaren başladığına inanıyorum. Çocukluğum Toronto'nun kuzeyinde kırsal bir yerde geçti. İki erkek kardeşim vardı ama çok yalnızdım. Tek başıma oynar, hayallere dalardım. Hemen hemen 3-4 yaşındayken hayat ve ölümle ilgili yattığım yerden düşüncelere daldığımı hatırlıyorum. Allah'ın sıfatlarını düşünüyordum ve eğer başka bir kişi olarak doğmuş olsaydım hangi ailenin yanında olurdum. Böyle küçük bir kız için büyük fikirlerdi bunlar.Ailem bu yalnız kalmalarıma çok şaşırıyordu. Bazen bir ağacın tepesine çıkıp, saatlerce inmediğim zaman olurdu.Kötü bir aile ve arkadaş ortamıÇocukken annemle kiliseye gittiğimiz zamanlar olurdu. Kiliseye gitmek, konuşmaları dinlemek ve oradaki büyük haca bakıp, o kokuyu almak benim hoşuma giderdi.Ergenlik çağımda çok asi bir kızdım. Ailem tarafından pek sevilmediğimi düşünüyordum. Babam içki içip, ufak tefek şeylerden dolayı bizi döverdi. Ailemden nefret ediyordum, kendimden de. Çok kötü arkadaşlarım vardı ve onlarla başıboş bir şekilde dolaşıyorduk.Sürekli yere bakarak konuşuyordum, kimsenin yüzüne bakamıyordum. Sürekli korkuyordum. Bir yere ait olma hissiyle arkadaşlarımla uyuşturucu bile kullanıyordum, Allah'ın benden haberdar olmadığını düşünüyordum. 18 yaşına geldiğim zaman evden ayrıldım ve bir devletin sponsorluk yaptığı bir grup grupla bir yıl boyunca seyahat ettim.
İlk çalışma ortamı
Eve döndüğümde koleje başladım ve Çocuk ve Genç Zihin Sağlığı biriminde işe başladım. İki tane farklı devlet kuruluşuyla çalıştım ve her çeşit çocuk tacizini ve problemini gördüm. Benim kalbimi ve ruhumu paramparça eden bir ortamdı. Hem çalışıp, hem de üniversitede Felsefe ve Psikoloji okuyordum. 25 yaşına geldiğim zaman hem okulu hem de işi bıraktım. Kendimi hem fiziksel, hem de ruhsal olarak rahatsız hissediyordum. Sürekli derin depresyonlar yaşıyordum.İntihar etmek istiyordum.Bir bahar akşamı kendimi öldürmeyi düşündüm. Banyoyu hazırladım. Havlu koydum ve küveti sıcak suyla doldurmaya başladım. Evdeki en keskin bıçağı aldım ve yavaşça bileğime sürdüm. Bir parça kan geldi ve o an içime bir Allah korkusu doldu. Sol omzumda dayanılmaz bir yük hissettim, sanki bir el omzumdaydı. Tüm hatırladığım bu. Saatler sonra uyandım ve güneş parlıyordu, yeni bir gün doğmuştu. O güne kadar omzumda öyle bir yük hissetmemiştim. Tekrar kiliseye gitmeye başladım. Her Pazar ağladım. Orada Anglikan kilisesinde eski eşimle tanıştım.
Büyük kaza
8 yıllık birliktelik sonrasında çok kötü bir trafik kazası geçirdim.2001 senesinin mayısıydı. Bana 80 km. hızla çarptı. Boynum, sırtım, omuzum ve dizlerim ciddi bir şekilde yaralanmıştı. Çok terapiler geçirdim. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki, evliliğimin de sonunun geldiğini hissediyordum ve çok mutsuzdumVe 11 Eylül 11 Eylülden sonra hayatım tümden değişti. Şok olmuştum ve çok korkmuştum. Allah bana bir tokat vurmuş gibiydi sanki. Başka bir "uyan" ikazıydı bu. Tüm dünya benim için değişti, insanları ve olayları daha iyi anlamaya başladım. İlk başta herkes gibi ben de korkmuştum. Daha sonra medyanın bana söylediği şeyleri merak etmeye başladım. Müslümanlar terörist değildiİş yerindeki Müslüman arkadaşlarıma baktım. Bu insanlar terörist değildi. Onlarla konuşmaya başladım. Önce olup biten olayların jeopolitik sebepleriyle ilgilendim. Neden bizden nefret ediyorlar? Ve sonra batılı ülkelerin yüzyıllardır Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da neler yaptıklarını gördüm. Niye bizden nefret ediyorlar, bunu anladım. Bu çalışmaları yaparken İslami fikirler de kafama girmeye başladı. Bu konuda bana yardımcı olabilecek insanları aradım. Elhamdülillah Muhammed Saffie ağabeyle o zaman karşılaştım. Bana Arap alfabesini, temel Arapça ifadeleri öğretti. Daha fazla bilgiye açtım. Biri bana Kuran'ın İngilizcesini verdi. Allah kelamı öylece kalbime dolmaya başladı. Beni o kadar içine sürüklemişti ki, daha önceden bilip de sonradan unuttuğum bazı bilgilermiş gibi geldi.İslam sonrası sıkıntılarİlk ezanı duyduğum zaman hüngür hüngür ağladım. Okuduğum her şey kalbimde yer ediyor, hem neşe hem de üzüntü kaynağı oluyordu. Subhanallah, bu kelimeleri okudukça ağlamak istiyordum.İslam kalbimi doldururken, bendeki bu değişimden dolayı bazı insanlarla da sorunlar yaşıyordum. Bana güldüler, fiili ve sözlü tacizde bulundular, tehdit ettiler. Arkadaşlarımı kaybettim, aileme yabancılaştım. Ama kalben doğru işler yaptığımı biliyordum. Müslim ve gayri Müslim arkadaşların beni şaşırtması ve hayal kırıklığına uğratması devam etti. İnşallah öğrenme yolculuğum hiç bitmez. Ve Allah'ın benden istediği gibi bir kul olabilmek için dua ediyorum. İnşallah doğru yoldan ayrılmam ve Allah huzurunda mütevazi bir insan olarak kalırım. Âmin.Nur suresi ve benNur adını aldım. Çünkü Nur suresi benim için çok önemli bir suredir: "Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir."İşte benim hikâyem. Belki çok önemli ve eşsiz değil ama ben çok küçük bir kul ve Allah'ın rahmet deryasında bir katre olarak her gün bana verdiği hidayet nuru için şükrediyorum.

Hiç yorum yok: