29 Eylül 2008 Pazartesi

Saliha Talaban'ın müslüman oluşu


Saliha Talaban Filipinler'de doğup büyüyen ve İngilizce öğretmeni olarak görev yapan bir Müslüman. Daha önceden koyu Katolik bir Hıristiyandı ve Risale-i Nur vasıtasıyla Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra Sally olan ismini Saliha olarak değiştirdi. Hayatında bu kadar büyük değişikliğe vesile olan Risale-i Nur'u daha iyi öğrenebilmek ve anlayabilmek; Nur hizmetlerini yakından gözlemleyebilmek için Türkiye'ye geldi.Bir senedir Türkiye'de bulunan ve bu esnada hem Türkçe öğrenip Risale-i Nur üzerinde incelemeler yapan Saliha Talaban, aynı hizmeti kendi ülkesinde de hayata geçirebilmeyi hedefliyor.Kendisiyle yaptığımız görüşmede, Risale-i Nur'la tanışması ve ardından yaşadığı gelişmeleri bütün yönleriyle aktardı. İlk okuduğu eserin Yirminci Mektup olduğunu söyleyen Saliha Talaban, bu Risaleyi okuduğu sırada hissettiklerini şöyle açıkladı:İlk okuduğum kitap, tevhid akidesinden bahseden Yirminci Mektup oldu. Okumaya başlar başlamaz adetâ şok olmuştum. Çünkü Allah'ın varlığı hakkındaydı ve ruhum okuduğum her mânâyı tamamıyla hazmediyordu. Allah'ı bu kadar güzel tanımlayan bu Risale beni çok şaşırtmıştı. Ben Katolik olarak yetiştim. Hakikat nedir diye çok araştırdım. Nereden geldim? Ben kimim? Allah gerçekten var mı? Allah varsa nerede? Bütün bu soruları diğer dinlerde ve diğer kitaplardan da araştırdım. Felsefe ve sosyal kitapları da çok okudum. Ama aradığım gerçek cevapları bulamadım. Sadece Risale-i Nur'da bunların cevaplarını buldum. Bu cevapları vicdanım, ruhum ve kalbim tamamen kabul etti ve çok rahatladığımı hissettim.Saliha Talaban, Risalelerin temel özelliklerinden birisi hakkında şunları söyledi:Risale-i Nur bu asrın bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu eserlerde her soruya cevap var. Dünya sosyal, ahlâkî, manevî ve ekonomik krizler içersinde. Risale-i Nur bunlara karşı bir mutluluk, saadet ve çözüm sunuyor.Risale-i Nur'la ilgili bir senedir çalışmalarda bulunan Saliha Talaban, çalışmaları ve geldiği nokta hakkında da şöyle konuştu:Buraya Risale-i Nur'u öğrenmek için geldim. Gaziantep'te 8 ay kaldım. Kişisel okumalarıma ve araştırmalarıma devam ediyorum. Filipinler'deki Üniversite öğrencilerinin okuyabileceği kitaplara ihtiyaç var. Şimdi onu hazırlıyoruz. Dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan İslamî Üniversiteler Risale-i Nur'la ilgili çalışmalar istiyor. Gelen talepler ve ihtiyaçlar çerçevesinde, kainat kitabı, ibadet, namaz ve dualar hakkında hazırlıklar yaptık, aktiviteler plânladık.Saliha Talaban, İslâma girişinde Risale-i Nur'un rolüyle ilgili şunları söyledi:Risale-i Nur'u tanımadan önce İslâmiyet hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Hıristiyandım ve Katolik bir çocuk olarak yetiştim. Risale-i Nur bana İslâmı, Allah'ı tanıttı. Şimdi Müslümanım, Allah gibi yüce bir dost buldum. Saadet buldum, huzur, barış... hepsini buldum. Risale-i Nur ile her şeyi buldum. Elhamdülillah.Müslüman olmakla hayatında gerçekleşen değişimeleri, Müslüman olmadan önceki dönemle bazı mukayeseler yaparak anlatan Saliha Talaban, şu bilgileri verdi:Herşey değişti. Eski hayatım çok karışıktı. Çok sorularım vardı ama cevaplarım yoktu. Hem de nereye gittiğimi bilmiyordum. Ama Elhamdülillah şimdi her şey mükemmel. Çok mutluk hissediyorum şimdi. Hem saadet, hem kanaat var.Saliha Talaban, Üstad Said Nursî'nin görüşleri ve eserlerinin, içinde bulunduğu topluma hitap edip edemeyeceği hakkında şu açıklamaları yaptı:Risale-i Nur sadece bizim toplumumuza değil, bütün insanlığa ve insanlara hitap ediyor. Özellikle Filipinlerin yüzde 90'ı Hıristiyan'dır. Hepsi kiliseye gider, ama kilise ve dinleri hakkında yetersiz olduklarını hissetmektedirler. Bu yüzden gerçeklerin arayışı içinde olan çok sayıda insan vardır. Bu eserler aracılığıyla hakikatleri çok kolay bulabilirler. Çok şükür Risale-i Nur gerçekleri gösteriyor. Çünkü Risale-i Nur, gerçekleri arayan herkese rehber olacak özelliklere sahiptir. Aynı zamanda Hıristiyanlarla Müslümanların diyaloguna büyük katkı sağlayacaktır. Bu bizim ortak dilimiz olabilir, bir köprü olabilir. Karşılıklı anlayış ve uzlaşmaya vesile olabilir. Öz bir ifadeyle Risale-i Nur, doğruyu arayan herkesin ihtiyacını karşılayacaktır.Müslüman olduktan sonra ailesiyle arasında herhangi bir anlaşmazlığın olmadığını; onların Katolik olmasına rağmen Müslüman oluşundan rahatsızlık duymadıklarını; hattâ Kur'ân okumaya başladıklarını belirten Saliha Talaban, Risale-i Nur'un çıkış yeri olan Türkiye'deki tüm Müslüman halka hitaben şunları söyledi:Türkler çok şanslılar. Çünkü Risaleler burada çıkmış. Bu eserleri okumazsanız derin ve zengin hazineyi kaybetmiş olursunuz. Her yönüyle harika bir hazineyi kaybedersiniz. Elhamdülillah, Cenâb-ı Allah Risale-i Nur için Türkiye'yi seçmiş. Eğer insanlar okumazsa, hayatlarının bir anlamı olmaz. Hayatın onsuz bir anlamı olmaz. Filipinlerdeki Müslümanlar olarak biz Risale-i Nur nüshalarını bulmakta zorlanıyoruz. Maddî manevî imkânsızlıklarla karşı karşıyayız. Birçoğumuz, bir eseri elde edince onu ortak kullanıyoruz, paylaşıyoruz. Ama buna rağmen daha fazla okumaya gayret ediyoruz. Türkiye'deki erkek olsun, kadın olsun tüm Müslüman kardeşlerimize sesleniyorum: Risaleleri okuyun ve yaşayın. Onun neşri için hizmette bulunun. Yapanlara destek olun. Lütfen hizmete dâhil olun, onun hakikatini paylaşın. Çünkü Müslüman olarak bunlar bizim görevlerimizdir. Sorumluluklarımızın farkında olalım. Eğer biz, özellikle Türk halkı sorumlulukları yerine getirmezse, kim getirecek? Allah'a nasıl hesap vereceğimizi düşünelim. Allah bize, "Size Kur'ân'ı indirdim, peygamber gönderdim, sünneti bildirdim. Hesap verin" diye soracak. Lütfen okuyun ve okuduğunuzu yaşayın. Görevimiz, yaymak ve paylaşmaktır.Saliha Talaban'a, Türkiye'de bulunduğu süre boyunca, edindiği izlenimlerinden hareketle geleceğe yönelik ne gibi hedefler belirlediğini sorduk. Şu cevabı verdi:Türkiye'ye İslâmî hayat tarzını öğrenmek ve yaşamak için geldim. 8-9 ay Nur Risalelerinin okunduğu mekânlarda kaldım. Bu süre içinde, Risaleleri okuyan ve bu eserlerdeki hakikatleri ihlâsla yaşayanları gördüm. Bunları sadece Allah rızası için yapan talebelerle tanıştım. Herşey Allah rızası için yapılıyordu. Bu tablo beni çok etkiledi. Bunu kendi ülkemde de yaşamak istiyorum. Oraya taşımak istiyorum.Bütün dünyada hizmeti yayabilmemiz, Risaleleri tanıtabilmemiz için büyük bir istek ve iştiyakla çalışmamız; bunun için de plânlı programlı organizasyonlar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Birbirimizi görüp tanımamız; birlikte hizmet etmemiz lâzım. Tâ ki tüm dünya Risale-i Nur'u tanısın ve ondan en azami seviyede faydalanabilsin.SALLY TALABAN'LA YAPILAN BİR RÖPORTAJAzime DoğanFilipinler’den, Endonezya’dan, İstanbul’dan bir vesileyle Mustafa Sungur Ağabeyin misafirleri gelmişti. Böylece Filipinler’den Saliha (Sally), Tayyiba ve Endonezya’dan Erika, İstanbul’dan Hatice abla ve Havva kardeşle de tanışmış olduk. Cihannur Sungur; Saliha ve Tayyiba kardeşi bizlerle tanıştırdı. Saliha’nın nasıl Müslüman olduğunu kendisinden dinlettirdi. Kalabalık bir cemaat... Herkes pür dikkat ve merakla dinliyor. Sorular soruluyor. Salonu müthiş bir heyecan, uhuvvet, muhabbet, samimiyet ve ihlâs kaplamıştı. Cihannur Sungur, 20. Mektub’dan (Saliha’nın ilk okuduğu Risâle-i Nur) ders yaptı. Saliha da okudu. Ders, yatsı namazı, tesbihat, mektup dersi ve çay faslı vs. derken istemeyerek de olsa ayrıldık. Biz “Duâlarımız seninle Saliha kardeş, Türkiye’ye ve Eflani’ye yeniden bekleriz” derken, “Biz de Filipinler’e bekleriz” diyor Saliha ve Tayyiba. Risâle-i Nur, Kur’ân-ı Kerim ve Türkçe’yi öğrenmek için Gaziantep’te kalıyorlardı. Filipinler’e gidince bana “Türkiye’de 9 ay” yazı dizisini göndereceğine söz verdi Saliha. İnşallah nice mutlu haberlere...Saliha (Sally) 32 yaşında Filipinler’de bir üniversitede İngilizce öğretmeni. Okula çeşitli ülkelerden öğrenciler geliyor. Bunların ikisi Türkiye’den. Bu iki Türk öğrenci çok kibarlar ve çok iyiler. Onların bu halleri Saliha’nın dikkatini çekiyor. Hatta bu durumu arkadaşlarına da söylüyor. Arkadaşı da “Müslümanlar teröristtir, dikkat et, sakın onlara ders verme” diyor. O da önce Türklerin yaşadığı yeri görmek istiyor, evlerine gitmek istiyor, isteği kabul görüyor. Giderken silâhlarla falan karşılaşacağını sanıyor, çünkü daha önce İslâm dinini hiç duymamış, Müslüman bir kişiyle tanışmamış. Lise yıllarında kiliseye gidiyor fakat bu yolun hakikat olmadığını anlıyor; kalben, ruhen tatminlik vermediği için dinsiz olmuş, sadece Allah’a inanıyor. Bu dönemden sonra yıllarca din arıyor ve araştırıyor. Hıristiyan dininin bölümlerinden Protestanlık ve Katolikliğin başka bölümlerini vs. araştırıyor. Fakat “din yok” kanaatine varmış. Tâ ki iki Türkle tanışana kadar.İşte böyle değişik bir hâlet-i ruhiyede Türklerin kaldığı eve giriyor. Girmesiyle hayreti daha da artıyor; ne silâh var, ne muzır bir şey. Sadece bol bol kırmızı kitaplar var, temiz ve huzur dolu bir ortam. Kitapları çok sevdiği için o kırmızı kitapları merak ediyor, “Bakabilir miyim, bunlar nedir, neler yazıyor, anlatıyor ve soruyor; ben de okuyabilir miyim?” diyor. Bize de, onlar hakkında “Asıl gayeleri, hakikatleri dünyanın her tarafında ihtiyacı olanlara duyurmak. Asrımızın tefsiri olan, şu zamanın insanlarına en etkili tiryak ve imânlarının kurtulmasına vesile olan Risâle-i Nur hizmeti için oralara gelmişler ve ilk adımı atmışlardı. İngilizce öğrenmek üzere çocuklar için hazırlanmış Peygamber Efendimizin (asm) hayatını seçmişler, böylece ders alırken bir yandan da ders veriyorlardı” diyor.O günden sonra Saliha, Risâle-i Nur’ları okumaya başladı. İlk okuduğu Risâle 20. Mektub olmuş. Tam olarak aklı anlamıyor. Fakat ruhu ve hisleri tatmin oluyor. Okuyor, okuyor, okuyor... Okudukça aradığı, yıllardan beri hasretini çektiği hakikatler olduğunu anlıyor; aklı almıyor ama vicdanı tasdik ediyor.Bir gün bir derste 10 dakika ders yaptıktan sonra “Dersi kesebilir miyim, çünkü kafamda çok sorular var, önce onlara cevap bulmam lâzım” diye başladığı soruların cevaplarını bir bir çözüyor, aydınlanıyor. Yıllardan beri kendi kendine sorduğu “Allah’ım bana kendini tanıt. Ben bu dünyaya niye geldim? Vazifem ne? Sonum ne olacak? (Necisin, nereden geldin ve nereye sevk olunuyorsun?)” müşkül suallerine cevap buldukça içinde iman çerağı da alevlenmeye başlıyor.Kader ve Haşir meselelerinde de çok araştırmalar yapmış, çok felsefî kitaplar okumuş, fakat aldığı cevaplar kendisini çok kısa bir zaman için tatmin ediyor lâkin gerçek çare olmuyor. Risâle-i Nurdan 26. Söz olan Kader Risâlesi onu tam tatmin ediyor. Haşir Risâlesini okuduğu zaman ise hayretler içinde kalıyor. Cennet ve Cehennem olduğunu biliyor; fakat Haşir Risâlesini okuduğu zaman her ânının ve her hareketinin yazıldığını ve görüldüğünü anlamış, kontrol edildiğini fark etmiş. Haşir gerçeğinin bu kadar, akla delillerle ispatına hayran kalmış.Tesettür Risâlesini (24. Lem’a) okuyunca da kapanmış, (tesettüre girmiş). 1’den 8’e kadar olan sözleri de okuyor. Ve Saliha artık iman etme kıvamına geliyor. Kalbi, ruhu, hissiyâtı iman etmesini çok istiyor. İnanç yetmiyor, fıtrat ibadet de istiyor. Ama nasıl yapılacak bilmiyor. Okudukça Risâle-i Nur’ları “İşte aradığım hak din bu. Hakikatler bunlardır” diye kanaat getiriyor ve huzur buluyor, heyecan duyuyor. Lâkin nefsi burada devreye giriyor; “Daha çok gençsin, imân edersin, acele etme, önünde uzun yıllar var” gibi telkinlerde bulunuyor.Bu hâlet-i ruhiyede, birgün otobüste giderken hayalen otobüsün alt üst olduğunu ve kendisinin yok olduğunu düşünüyor. O duygularla o anda nasıl olduysa Müslüman oluyor. Ve nefsini yeniyor. Onun bu yolculuğu bir an evvel iman etmesi gerektiğini ve ertelememesi gerektiğini aynelyakîn telkin ediyor. Ve dininin gerektirdiği şeyleri bir bir öğreniyor.“Aileniz bu durumu nasıl karşıladı?” diye soruyorum.“Ailem tam bir Katolik, fakat ben İslâma girmekle çok mutluyum ve benim mutlu olmamdan onlar da mutlu oluyorlar. Ailemde sorun olmadı.Çünkü ben aradığım soruların cevaplarını buldum. Risâle-i Nur’larda her şey var, bir umman gibi. Hep duâ ediyordum ‘Allah’ım bana bir mânâ göster hayatımı vakfedeyim’ diye. Türkiye’ye gelince o mânânın Risâle-i Nur hizmeti olduğunu anladım ve bu verdiğim sözü şimdi Filipinler’e gidince Risâle-i Nur hizmetinde çalışarak yerine getireceğim inşallah. Risâle-i Nur’ları herkese ulaştırmaya çalışacağım, okul okul gezeceğim. İmana susamış gönüllere bu âb-ı hayat Nurları ulaştırmaya çalışacağım inşaallah.”Saliha, üniversitelerde okutulması, okunması için kitap yazıyor. İlk kitabının konuları şunlar: Kâinat kitabı, ibâdet, namaz, duâ ve İsm-i Kuddüs... Kitabın % 99’u Risâle-i Nur ve hadislerden oluşuyor.“İlk ezanı nerede duydunuz ve neler hissettiniz?” diye soruyorum.“Filipinlerde bir adada duydum. Ezan ve deniz müthiş birşey, çok etkilendim. Ezan sesi her tarafı kaplamıştı... Bizim başşehre de bir cami var, etrafı yüksek duvarlarla çevrili, içeri almıyorlar. O da zaten bize çok uzak, oraya ulaşmamız mümkün değildi.“Bir gün adada ezan okunuyordu. Sesin geldiği yöne yönelmişim. Yolun ortasında öylece kalmışım. Arkadaşım ‘Niye durdun, yürüsene’ diyor, ben de ‘Ezan okunuyor’ diyorum. Minareden yükselen ezan sesi ve ezanlar... Bir de ne göreyim, her taraf cami, minarelerden ezanlar yükseliyor, duygularımı anlatacak tarif bulamıyorum. Ezan çok güzel, çok etkileyici, çok kıymetli.”“Müslümanlar hakkındaki düşüncelerin, önce nasıldı şimdi nasıl?”“Daha önce Müslümanları terörist biliyordum. Hiç de iyi intibâım yoktu. Fakat o iki öğrencimi tanıdıktan sonra öyle olmadığını anladım. Daha önce bir Müslüman tanımamıştım. Ama şimdi Türkiye’ye geldim, fikirlerim tamamen değişti. Sizlerden çok memnunum, her şey çok güzel.”“Türkiye’de kalmak ve Filipinlere gitmek hususunda ne düşünüyorsunuz?”“Orada insanlar hizmet bekliyor, bizi bekliyor. Siz burada (hizmet yapanlar) çoksunuz. Bizim de bir an önce gidip hakikatleri anlatmamız lâzım.”


Hiç yorum yok: