13 Eylül 2008 Cumartesi

Önce esir sonra Müslüman oldu

Adı Yvonne Ridley. İngiliz gazeteci. Taliban tarafından tutuklandı. Kur’an okuma sözü vererek serbest kaldı. Sonra Müslüman oldu 2001 Eylül’ünde baskıcı Taliban rejimi hakkında bir haber yapmak için Yvonne Ridley adlı İngiliz kadın gazeteci, kendisine vize verilmediği halde bir burka (yüzün de kapalı olduğu bir tür çarşaf) içinde gizlice Afganistan’a girdi. Pasaportsuz ve vizesiz olduğu tespit edilince yetkililer tarafından Amerikan casusluğu şüphesiyle tutuklandı ve 10 gün tutuklu kaldı. Serbest kalması için kendisine Müslüman olması teklif edildi ama reddetti. Kendi ifadesiyle ‘yüzlerine tükürdüm, kaba davrandım, küfrettim ve yemek yemeyi reddettim. Bana kötü kadın dediler. Ama Kur’an’ı okuyup İslam’ı inceleyeceğime söz verince beni serbest bıraktılar. Açıkçası, serbest kaldığıma onlar mı daha çok sevindi yoksa ben mi emin değilim.’ STOCKHOLM SENDROMU ‘Londra’ya dönünce İslam’ı inceleme hususunda verdiğim sözü tuttum ve keşfettiklerim karşısında hayrete düştüm. Kur’an’da kadınların nasıl dövüleceği veya kız çocuklarına nasıl eziyet edileceği hakkında bölümler bulmayı umuyordum. Bunun yerine kadınların özgürlüğünü destekleyici pasajlar buldum. Yakalanışımdan iki buçuk sene sonra -arkadaşlarım ve akrabalarımda şaşkınlık, hayal kırıklığı ve cesaretlendirmeyle karışık duygular uyandırarak- İslam’ı seçtim.’ Bayan Ridley, 2003 yazında İslam ile şereflendi. Onun bu tercihi, önceki üç evliliğinin acısını çıkarma ve BBC’de çıkan haberlerinden sonra Stockholm sendromunun -yani rehinelerin bir süre sonra kendilerini rehin alanların safında yer alması durumunun- yeni bir örneği olarak değerlendirildi. O ise ‘kimse benim beynimi yıkamaya çalışmadı’ diyerek bu iddiaları reddetti.
KUR’AN’DA KADIN HAKLARI KadInlar ve örtünme konusunda çarpıcı tespitlerde bulunan Ridley, şöyle diyor: ‘Nikab’ın -sadece gözleri açıkta bırakan peçe- her iki tarafında da bulunmuş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki İslam dünyasında kadına baskı uygulandığını söyleyen pek çok batılı erkek politikacıların ve gazetecilerin ne hakkında konuştuklarına dair hiçbir fikirleri yok. Hicabın, çocuk gelinlerin, şeref cinayetlerinin ve zoraki evliliklerin üzerine gidiyorlar ve bu yüzden yanlış şekilde İslam’ı suçluyorlar. Küstahlıklarına sadece cehaletleri üstün geliyor.’ ‘Bu kültürel meselelerin İslam’la ilgisi yok. Kur’an’ın dikkatlice okunması, 1970’lerde batılı feministlerin uğruna mücadele ettikleri her şeyin 1400 sene önce Müslüman kadın için mevcut olduğunu gösterecektir.’ 2003 yılında Yvonne Ridley, el-Cezire televizyonunda çalışmaya başladı. Bundan sonraki ilgileri Filistin, Irak, Afganistan, Keşmir, Çeçenistan gibi yerlerdeki savaşlara yöneldi ve savaş karşıtlarının sözcülüğünü yaptı. 2006’da el-Cezire’den ayrıldı. İngiltere merkezli İngilizce yayın yapan Islam Channel’daki programı, Suudi prensinin elini sıkmayı reddetmesi yüzünden durduruldu ve işinden kovuldu.
BÜYÜK İSLAM FOBİSİ ‘İslam’I seçtiğimde ve başörtüsü takmaya başladığımda tepkiler dehşet vericiydi. Yaptığım sadece başımı örtmekti, fakat birden ikinci sınıf bir vatandaş olmuştum. İslam fobisi hakkında bir şeyler duymuştum, ama bu kadar çok açıkça düşmanlık beklemiyordum. Polisler gece yanımdan geçtiklerinde fenerlerini yüzüme tutup bakıyorlardı. Hemen önümde beyaz bir yolcuyu indiren bir taksi şoförü, camına tıkladığımda bana kızgın bir şekilde baktı ve arabasını sürüp gitti. Başka biri arka koltukta bomba bırakmamamı istedi ve bana bin Ladin’in nerede saklandığını sordu.’
Star
15 Eylül 2007 Cumartesi

Hiç yorum yok: