16 Eylül 2008 Salı

İbadet âşığı Amine teyze



Amine teyzeye Berlin'de Türklerin yoğun yaşadığı bir mahallede mukabele okunurken rastlıyoruz. 73 yaşında bir Alman olan Amine Hanım, 20 yıl önce Müslüman olmuş. Amine Hanım, Kur'an okumaya ve ibadetlerine çok hassas...
Ramazan münasebeti ile gittiğim bir mukabelede onu görmek çok şaşırtmıştı beni. Beyaz tenli, mavi gözlü, nur yüzlü bir teyze. Türklerin yoğunlukta yaşadığı bir mahallede, ev sahibinin de Türk olduğu bir evde en son görmeyi beklediğim biri idi Amine teyze. Ama bu bir gerçekti, karşımdaki teyze yüz hatlarından da anlaşıldığı gibi bir Alman teyze idi. Karşımda oturan ve gözünü bir saniyeliğine bile Kur'an'dan ayırmayan teyzemiz, okunan yeri parmağı ile takip ediyor, okuma sırasında yapılan hataları düzeltiyor, saygılı duruşundan bir an olsun taviz vermiyordu.
Amine teyzeyi ziyaretimde karşılıklı hal hatır sorduktan sonra soru yağmuruna tuttum onu adeta. Nur yüzlü teyzenin 73 yaşında olduğunu öğrenince hayretimi gizleyemedim. En fazla 60 gösteriyordu oysa. Dört çocuk ve çok sayıda torun sahibi Amine teyze. Yaklaşık 20 sene önce Müslümanlığı seçer. Önceleri Protestan olan Amine Hanım, arkadaşı vesilesi ile tanıdığı İslamiyet'e ilgi duymaya başlar, araştırmalara girişir ve Müslüman olur. Ama kendi deyişi ile o arada İslamiyet'i gerektiği gibi yaşayamaz. Derken, karşısına Akgül ailesi çıkar. Onların da yardımı ile İslamiyet'i hayatına uygulamaya başlar: Namazı, Kur'an okumasını öğrenir, örtünür. İlerleyen zamanlarda da hacca gider. Müslüman olmasındaki en büyük sebebin altında dua ve ibadet etme arzusunun yattığını söyleyen Amine teyze, "Önceleri de dua ederdim, ama istediğim daha derin ve özel bir dua şekliydi. İslamiyet'e geçip, Müslüman olduktan sonra, Allah ile aramda bir irtibat oluştu." diyor. Yaklaşık 16 yıldır namazını hiç bırakmayan Amine teyze, iki sene önce geçirdiği ciddi bir ameliyat sırasında namaz kılamayışını üzüntü ile dile getirse de, sonradan "Dinimizin güzel tarafı, tövbe kapısının her zaman açık olup, kaçırdığımız ibadetlerin kazasının yapılabilmesi." diyor ve ameliyat döneminde eda edemediği namazları sonradan kaza olarak kılmanın rahatlığı ile derin bir nefes alıyor.
Kur'an okumazsam huzursuz oluyorum
Kur'an okumasını da hiç aksatmıyor Amine teyze. "Her gün öğle vaktinde üç yaprak Kur'an okuyorum. Okumadığım zaman içimi huzursuzluk sarıyor." diyor. Ramazan aylarında ise hiç aksatmayarak katıldığı mukabelelerde Kur'an'ı hatmediyor. Yaşı 73 olmasına rağmen kendini her yönden geliştirmeye devam eden Amine teyze, dinî eserlerin yanı sıra dünya klasiklerini de okumayı ihmal etmiyor. Örneğin kitaplığındaki Shakespeare toplama eserleri bunun en açık örneği. İyi Müslüman'ın, bir kanadı dünyevi bilimler, diğer kanadı uhrevi bilimler olan bir güvercine benzetildiğini hatırladığımız sohbet sırasında, kendimizi her yönden en iyi şekilde geliştirmemiz gerektiğini söylüyor bu güçlü kadın.
Dinin hafife alınmaması gerektiğini, hayatımıza yön vermesi gerektiğine parmak basan Amine teyze, en çok kızdığı şeylerin arasında sözünde durmamak, sözleşilen vakitte hazır olamamak olduğunu söylüyor. İslamiyet'te yalanın yasaklandığını hatırlatan teyzemiz, "Bir Müslüman nasıl olur da saat 10.00'da geleceğim, dediği halde saat 11.00'de gelir?" şeklindeki kızgınlığını dile getiriyor.
Kendisinin iki ailesi olduğunu söyleyen Amine teyze, kalbinde olduğu gibi evinin duvarlarında da her iki aile fertlerinin resimlerine yer ayırmış. Dostluğunu sadece lafta bırakmayan teyzemiz, samimi olduğu Türk ailesinin bütün sorunlarını kendi sorunu olarak kabul ediyor. Ailedeki torunlardan birinin dersinin zayıf gelmesi onu üzüyor. Çocukların derslerine yardımcı oluyor ve derslerini düzeltmesi ile aldığı karneyi ise tek tek inceliyor ve "Bu karne aynı zamanda benim de karnem." diyor.
Zaman

16 Eylül 2008, Salı

Hiç yorum yok: